I could pose as an artist all right; so I took the studio. Also the name of Alan Beverley. My own is Bill Bates. I had often wondered what it would feel like to be called by some name like Alan Beverley or Cyril Trevelyan.
Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
- Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
Tom's field of study is law.
- Tom'un çalışma alanı hukuktur.
He knows the area like the back of his hand.
- O, alanı elininin arkası gibi bilir.
The playground is divided into three areas by white lines.
- Oyun alanı, beyaz çizgiler tarafından üçe bölünmüş.
His research spans a wide range of fields.
- Onun araştırması geniş bir alanı kapsar.
Tom has a wide range of interests.
- Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses.
- Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.
Get Unlimited Space Now!
- Sınırsız Alana Sahip Ol Şimdi!
An ICANN domain signifies an IP address to a DNS server.
- Bir ICANN alan bir DNS sunucusuna bir IP adresi belirtir.
I can't figure out how to register a new domain name.
- Yeni bir alan adına nasıl kaydolacağımı anlayamıyorum.
This area is as big as a football pitch.
- Bu alan, bir futbol sahası kadar büyük.
Sunspots are regions of the Sun where the solar magnetic field is very strong.
- Güneş lekeleri güneş manyetik alanının çok güçlü olduğu Güneş bölgeleridir.
Agriculture is developed in the most fertile lands of the region.
- Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.
The lack of a public sphere in Europe is being felt more and more keenly.
- Avrupa'da kamusal alanın yokluğu gitgide daha fazla hissediliyor.
He wanted to enlarge his sphere of influence.
- O, etki yaptığı alanı büyütmek istedi.
We have a lot of traffic in this area.
- Bu alanda çok trafiğimiz var.
I visited a lot of different areas in England.
- İngiltere'de birçok farklı alanları ziyaret ettim.
A bomb from the time of World War II has exploded at a building site in Germany, killing at least one person.
- Almanya'da bir inşaat alanında II. Dünya savaşı zamanından bir bomba patladı, en azından bir kişi öldü.
I work on a building site.
- Ben bir inşaat alanında çalışıyorum.
The playground is divided into three areas by white lines.
- Oyun alanı, beyaz çizgiler tarafından üçe bölünmüş.
Situated on hilly terrain, the cathedral can be seen from a long distance.
- Tepelik arazide yer alan katedral uzun bir mesafeden görülebilir.
I'm Alan Tate, Terry Tate's son.
- Ben Alan Tate, Terry Tate'nin oğlu.
The magnets, of course, have a magnetic field around them.
- Mıknatısların, tabii ki, etrafında bir manyetik alanı vardır.
America is a continent of immigration.
- Amerika göç alan bir kıtadır.
Parts of the city looked like a disaster zone following the storm.
- Fırtınadan sonra şehrin bazı kısımları afet alanı gibiydi.
Riparian zones are narrow strips of land located along the banks of rivers.
- Kıyı bölgeleri nehirlerin kıyısı boyunca yer alan arazinin dar arazi şeritleridir.
Today is the 4th of June — a day when Chinese government killed hundreds of people on a peaceful demonstration on the Tiananmen square.
- Bugün 4 Haziran. Çin hükümetinin Tiananmen alanında barışsever bir gösteride yüzlerce insanı öldürdüğü bir gün.
Hundreds of people came out into the square.
- Yüzlerce insan alana çıktı.
Many people are experiencing compassion fatigue because of the constant tragedies being reported in the news.
- Haberlerde sürekli yer alan trajik olaylar yüzünden birçok insan şefkat yorgunluğu çekiyor.
It's rare to find big yards in Japan.
- Japonya'da büyük alanlar bulmak nadirdir.
Girls are more ambitious academically than boys.
- Kızlar akademik alanda oğlanlardan daha hırslıdır.
When they had reached the common where the geese fed, she sat down and unloosed her hair, which was of pure gold.
- Onlar kazların beslendiği alana ulaştığında, o oturdu ve saf altın rengi olan saçını açtı.
We had better hurry or we'll be caught in the storm before we reach the camping site.
- Acele etsek iyi olur yoksa biz kamp alanına ulaşmadan önce fırtınaya yakalanırız.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
You're stepping into dangerous territory.
- Tehlikeli alana adım atıyorsun.
You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
- Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
Who was in second place?
- İkici sırada yer alan kimdi?
Philae's landing site was named Agilkia.
- Philae'nin iniş alanına Agilkia adı verildi.
Agriculture is developed in the most fertile lands of the region.
- Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.
That is outside my purview.
- O benim yetki alanımın içinde değil.
He suffers from agoraphobia.
- O alan korkusundan muzdarip.
Tony saw green fields and small, quiet villages.
- Tony yeşil alanlar ve küçük, sessiz köyler gördü.
In what direction or fields is change necessary?
- Ne yönde ya da hangi alanlarda değişim gerekli?
They want to talk to you about areas of mutual interest.
- Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.
Gas emissions cause serious pollution in urban areas.
- Kentsel alanlardaki gaz salınımı ciddi kirliliğe neden oluyor.
I can't keep track of all the changes taking place in the world of AIDS research.
- AIDS araştırma dünyasında yer alan tüm değişiklikleri takip edemem.
... ALAN RUSBRIDGER: I have some questions ...
... ALAN RUSBRIDGER: We heard the Minister, Minister Sibal, this ...