alışılmadık

listen to the pronunciation of alışılmadık
Turkish - English
unconventional

He adopted an unconventional lifestyle. - Alışılmadık bir yaşam biçimini benimsedi.

Tom has done some unconventional things. - Tom bazı alışılmadık şeyler yaptı.

eccentric
unusual

Phone robbery thwarted in unusual manner. - Telefon soygunu alışılmadık bir şekilde engellendi.

We didn't find anything unusual. - Biz alışılmadık bir şey bulmadık.

unaccustomed
unfamiliar
kinky
quirky
constrained
unlikely

I fell in love in an unlikely place. - Ben alışılmadık bir yere aşık oldum.

off the beaten track
alış
{i} receiving
alış
{i} taking

I am in the habit of taking a shower in the morning. - Sabah duş almaya alışkınım.

He was in the habit of taking a walk before breakfast. - Onun kahvaltıdan önce yürüme alışkanlığı vardı.

alış
{i} buying

You could save money by buying in bulk. - Toptan alışveriş yaparak para tasarrufu yapabilirsin.

She arranges the buying and selling of houses in and around Deal. - O Deal'in içinde ve çevresinde ev alışı ve satışı düzenlemektedir.

alış
{i} reception

His new book met with a favorable reception. - Onun yeni kitabı tatminkar bir alışla karşılaştı.

alış
(Bilgisayar) receive
alış
(Ticaret) purchasing
alış
(Ticaret) bid
alış
(Ticaret) procurement
alış
got used to
alış
gotten used to
alış
get used

It always takes time to get used to a new place. - Yeni bir yere alışmak her zaman zaman almaktadır.

You'll soon get used to the climate here. - Yakında buradaki iklime alışırsın.

alış
taking, receiving
alış
taking; receiving; purchase, buying
alış
purchase, buying
alış
we buy
Turkish - Turkish

Definition of alışılmadık in Turkish Turkish dictionary

alış
Alma işi veya biçimi
alışılmadık
Favorites