alâmet

listen to the pronunciation of alâmet
Turkish - English
sign
{i} sign
omen

I always thought that suffering a heart attack was an omen of death. - Ben her zaman kalp krizi geçirmenin bir ölüm alameti olduğunu düşündüm.

His laziness was a bad omen for the future. - Onun tembelliği gelecek için kötü bir alâmetti.

monstrous, enormous
mark
sign, mark, symbol; omen, portent
sign, mark, symbol
symbol
augury
presage
prognostication
portent
characteristic
manifestation
stamp
augury
omen

His laziness was a bad omen for the future. - Onun tembelliği gelecek için kötü bir alâmetti.

I always thought that suffering a heart attack was an omen of death. - Ben her zaman kalp krizi geçirmenin bir ölüm alameti olduğunu düşündüm.

prognostic
boding
auspice
{i} miracle
note
augur
alamet-i farika
trademark signs-i
alamet olmak
to augur
alâmet olmak
augur
alâmet olmak
bode
Hayra alamet değil
It augers no good, It bodes no good
hayra alamet
it augurs well
hayra alâmet olmak
augur well
hayra alâmet olmak
be a good omen
hayra alâmet olmak
bode well
hayra alâmet olmamak
bode ill
hayra alâmet olmamak
augur ill
hayra alâmet olmamak
be a ill omen
Turkish - Turkish
(Hukuk) Belirti, iz, nişan
(Osmanlı Dönemi) İz, nişân, işâret
(Osmanlı Dönemi) belirti, işaret, nişan
Büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan şey
Belirti, işaret, iz, nişan: "Komşunun kızında da, bir zamandır, sabırsızlık, taşkınlık alametleri çoğalmıştı."- R. H. Karay
Belirti, işaret, iz, nişan
im
(Osmanlı Dönemi) MENAİR