akut

listen to the pronunciation of akut
Turkish - English
grave
acute

He felt an acute pain in his chest. - Göğsünde akut bir ağrı hissetti.

The Germans all suffer from acute commatitis. - Almanların hepsi akut commatitis'ten muzdarip.

med. acute (illness)
akut arter tıkanıklığı
acute arterial occlusion
akut arter tıkanıklığı
atherosclerosis
akut dolaşım yetmezliği
acute circulatory failure
akut flask paralizi
acute flaccid paralysis
akut solunum sıkıntısı
acute respiratory distress syndrome
akut örnek
(Tıp) acute sample
yarı akut
semi-acute
Turkish - Turkish
İlerlemiş, şiddetli, acil (hastalık)

Karşıtı: Kronik.

(Hukuk) Had safhada; ileri düzeyde
şiddetli belirtilerle başlayıp kısa sürede ağırlaşan hastalıklar için kullanılan sözcük
ileri, ilerici
ilerleyen, acil, had hastalık
İveğen
çabuk ilerleyen hastalık