Tom could tell by Mary's accent that she wasn't a native speaker.
- Tom Mary'nin aksanına bakarak onun bir yerli olmadığını söyleyebiliyordu.
She speaks English with a foreign accent.
- O İngilizceyi yabancı aksanıyla konuşur.
Mary thinks that German accents are sexy.
- Mary Alman aksanlarının çekici olduğunu düşünüyor.
She spoke in mild accents.
- O hafif aksanla konuştu.