akmak

listen to the pronunciation of akmak
Turkish - English
leak
flow

The river flows between the two countries. - Nehir iki ülke arasındaki akmaktadır.

The river flows down to the sea. - Nehir denize doğru akmaktadır.

emanate
elapse
overflow
exude
flow off
mark off
tap
flow from
trickle
exude 
efflux
drain
issue
run out
sluice
stream

A stream flows into the lake. - Bir dere göle akmaktadır.

discharge
drain off
run down
(for cloth) to wear out and fray. Akmasa da damlar. (Atasözü) It brings in at least a little money. Akacak kan damarda durmaz. (Atasözü) You can't escape fate. akan sular durmak to be indisputable, be beyond contradiction
to come in great amounts or in great crowds
well up; splutter (as a pen)
drain away
well forth
(for a faucet, water) to run; to run down; to overflow
well out
pour out
to leak, be leaky
run

A river runs down through the valley. - Vadi boyunca bir nehir akmaktadır.

to flow, to drain, to trickle; to leak; to run down, to overflow
slang to slip away, escape inconspicuously
course
pour
fall into
flow over
glide
effuse
well up
bleed
ak
{i} white
akmak (makyaj)
run
akmak (renk)
run
akmak (kalem)
splutter
ak
leuco
ak
{f} flow
ak
leuko
şakır şakır akmak
rain
ak
{s} clean
akma
runoff
akma
streaming
akma
(Fizik) fluxing
akma
(Bilgisayar) scrolling
akma
gliding
akma
yielding
akma
(İnşaat,Teknik) yield
akma
run

A river runs down through the valley. - Vadi boyunca bir nehir akmaktadır.

Tom lives in a house without running water. - Tom suyu akmayan bir evde yaşıyor.

akma
creep
birden akmak
flush
burnu akmak
run
irin akmak (yaradan)
run
ak
flow off
ak
hoary
ak
{f} streaming
ak
flow from
ak
{f} flowing
ak
{f} stream
akma
exudation
akma
flowing
akma
flow

The river flows down to the sea. - Nehir denize doğru akmaktadır.

The river flows between the two countries. - Nehir iki ülke arasındaki akmaktadır.

akma
discharge
burnu akmak
Have the snuffles, drivel
içine akmak
flow into
salyası akmak
slobber
AK
(Hukuk) (Avrupa Komisyonu) EC (European Commision)
ak
clean, unsullied
ak
hoar
ak
white " beyaz; (saç) hoary, hoar; honest; white colour; white (of an egg/eye)
ak
white (of an eye or an egg)
ak
unblemished, beaming with honest pride (face)
ak
phot. positive
ak
white speck (in the eye)
ak
edge
akma
pour
akma
effusion
akma
effluence
akma
prov. resin
akma
expulsion
akma
flow, flowing, runoff; creep
akma
flowing, flow
akma
a shooting star, meteor
akma
efflux
akma
(manyetik) flux
akma
flux
akma
fluxion
akma
outpour
azar azar akmak
dribble
ağzından akmak
slobber
ağzından bal akmak
to speak sweetly
ağzının suyu akmak
lick one's chops
ağzının suyu akmak
to slaver (for)
ağızından bal akmak
to talk sweetly
bel gibi akmak
to flow strongly
bilek bilek akmak
to flow out in a strong stream
boyası akmak
to bleed
burnu akmak
have the snuffles
burnu akmak
drivel
burnu akmak
(sb's nose) to run
cerahat akmak
to run, to suppurate
damla damla akmak
to trickle
damla damla akmak
drip
damla damla akmak
trickle
dere gibi akmak
flow like water
dere gibi akmak
(for blood) to flow like water
eriyip akmak
(mum) gutter
geri akmak
regurgitate
gönülü akmak
to be enchanted by, be attached to, feel an attraction for
gözü akmak
to be blinded (by accident)
gözünden uyku akmak
to feel very sleepy
gürül gürül akmak
brawl
gürül gürül akmak
to run with a gurgling sound
gürül gürül akmak
to flow with a loud, roaring sound
hızlı akmak
race
hızlı akmak
rush
irin akmak
to run, to suppurate
içeri akmak
run in
kan akmak
for blood to be shed
kan akmak
(blood) to be shed
kanını içine akıtmak/ı içine akmak
to hide one's sorrows
kibarlık akmak
to be overly refined, be pretentiously polite
kıvrılarak akmak
twist
nehir akmak
(river) to flow
nehir akmak
(river) to run
nehir akmak
(river) to wind
oluk gibi akmak
roll in
oluk gibi akmak
to flow in abundance, stream out
oluk gibi akmak
flow in abundance
paçalarından akmak
to be filthy, be very dirty
pislik paçasından/paçalarından akmak
(for someone) to be very dirty, be covered with dirt
salyası akmak
drivel
salyası akmak
to slobber, to slaver, to drool, to dribble
salyası akmak
slaver
salyası akmak
dribble
sel gibi akmak
to flood, to stream
su gibi akmak
flow freely
su gibi akmak
1. (for time) to pass very quickly. 2. (for money) to be made by (a person or place) in great quantities
uyku gözünden akmak
be unable keep one's eyes open
uyku gözünden akmak
be very sleepy
uyku gözünden akmak
to be very sleepy, be unable to keep one's eyes open
uyku gözünden akmak
to be very sleepy
uyku gözünden akmak
very sleepy
uzanarak akmak
be ranging to the
yüzünden akmak
(for something) to be evident from the look on (someone's) face; (for something) to be evident from the way (someone) looks, be written all over (someone)
yıldız akmak/kaymak/uçmak
for a shooting star to fall
çağlayarak akmak
ripple
üstünden akmak
to be plainly evident
English - English

Definition of akmak in English English dictionary

AK
an AK-47, AK-74, or related assault rifle
AK
Alaska, a state of the United States of America
AK
Alaska. the written abbreviation for Alaska
AK
state in the northwestern United States
ak
Astigmatic Keratotomy
ak
a state in northwestern North America; the 49th state admitted to the union; "Alaska is the largest state in the United States"
ak
Avtomat Klashnikova, or Automatic Kalashnikov The most widely used automatic rifle line in the world, Russian-designed; there are several Airsoft variants
ak
us
ak
Animal Kingdom
ak
Acronym for Astigmatic Keratotomy A surgical procedure used to correct moderate cases of astigmatism Often performed at the same time as the Radial Keratotomy (RK) procedure for correcting nearsightedness The procedures are somewhat similar, differing primarily in the pattern of incisions made in the outer periphery of the cornea in order to change its shape to the curvature needed to correct the refractive problem Both AK and RK have been largely replaced by newer refractive surgery procedures See Refractive Surgery in Eye Care Encyclopedia
ak
Abbreviation for Astigmatic Keratotomy
ak
actinic keratosis AT applanation tension
ak
Alaska
ak
Above knee Also referred to as transfemoral
ak
Astigmatic Keratotomy - Modified form of Radial Keratotomy
Turkish - Turkish
Bir kap veya bir yer içindeki veya üstündeki sıvıyı sızdırmak
arşafın kumaşı da yer yer akmış, buruşmuştu."- R. H. Karay
Kumaş yıpranıp iplikleri erimeye başlamak: "
Kumaş yıpranıp iplikleri erimeye başlamak
Art arda ve toplu olarak gitmek: "Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı."- Y. Z. Ortaç
Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek
Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek: "Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış."- S. F. Abasıyanık
Zaman çabuk geçmek
Sürüp gitmek: "Nedim divanında bir kaside vardır, müjgân üstüne, hicran üstüne, umman üstüne kafiyeleri ve redifleriyle akar."- Y. K. Beyatlı
Bu gibi maddeler aşağıya, yere düşmek
Boya birbirine karışmak
Art arda ve toplu olarak gitmek
Sürüp gitmek
Karışmak, katılmak
Sıvı bir madde bir yerden çıkmak
Çabucak savuşmak; ortadan kaybolmak
Bir kap veya bir yer içindeki veya üstündeki sıvıyı sızdırmak. Çabucak savuşmak, ortadan kaybolmak
gelmek
(Osmanlı Dönemi) TEFESSUD
(Osmanlı Dönemi) SEV'
süzülmek
(Osmanlı Dönemi) HETALAN
(Osmanlı Dönemi) DABB
dolaşmak
Ak
ak
Yükseliş
ak
Sıkıntısız, rahat
ak
Namuslu, iffetli kadın
ak
Hidayet Sayın'ın, Atıf Yılmaz tarafından sinemaya da aktarılmış oyunu
ak
Bazı şeylerde beyaz bölüm
ak
Doğuş, doğum
ak
Bu renkte olan: "Ablak yüzlü, kısa kesilmiş ak sakallı bir adamdı."- M. Ş. Esendal
ak
Besleyici ve lezzetli bir mantar türü
ak
Dürüst
ak
Temiz
ak
Beyaz leke
ak
Temiz, iffetli
ak
Bu renkte olan
ak
Ayran
ak
Kar, süt gibi şeylerin rengi, beyaz, kara ve siyah karşıtı
akma
çam sakızı
akma
Akmak işi
akma
Reçine, çam sakızı, akındırık
akma
Reçine, çam sakızı
English - Turkish

Definition of akmak in English Turkish dictionary

AK
(Askeri) sivil kargo gemisi (commercial cargo ship)
akmak
Favorites