akar

listen to the pronunciation of akar
Turkish - English
mite

The pillow is full of dust mites. - Yastık, toz akarları ile dolu.

The pillow is crawling with dust mites. - Yastığın toz akarı kaynıyor.

landed property, real estate, real property
liquid, flowing
running

Tom lives in the woods without electricity and running water. - Tom elektrik ve akarsu olmadan ormanda yaşıyor.

running, oozing
landed property
(Ticaret) runner
(Ticaret) income
akar yakıt
fuel consumption
akar su pislik tutmaz
(Atasözü) Flowing water does not get contaminated
akarlar
mites
Durgun sular derinden akar
Still waters run deep
Turkish - Turkish
Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağ gibi mülk, akaret
(Osmanlı Dönemi) Korku ve dehşetten kişinin ayakları titreyip dövüşememesi
(Osmanlı Dönemi) Bâbil vilayetinde bir yer adı
(Osmanlı Dönemi) Dehşetli olmak. Yaralamak. Boğazlamak
(Hukuk) Taşınmaz mal; halk arasında kiraya verilen ve gelir sağlayan şeyler anlamında kullanılır
(Osmanlı Dönemi) Köşk, yüksek bina
Kısırlık
Kira geliri getiren mülk
Sıvı
Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağgibi mülk
akaret
akar amber
Asya ve Amerika'da yetişen, odunu ceviz ağacınınkine benzeyen, güzel kokulu öz suyu olan büyük bir ağaç (Liquidambar orientalis)
HUD'AKÂR
(Osmanlı Dönemi) f. Oyuncu, düzenbaz, hilekâr
akarlar
Bir tür kırmızı örümcek
akarlar
Gövdeleri halkasız, başları göğüsle birleşik, ağız yapıları ısırıcı, sokucu veya emici örümceğimsiler takımı
akarlar
Tıknaz yapılı, gövdeleri halkasız, başları göğüsle birleşik, ağız yapıları ısırıcı, sokucu veya emici örümceğimsiler takımı
akar
Favorites