The government lowered taxes for lower-income families.
- Hükümet düşük gelirli aileler için vergileri düşürdü.
Families began to have fewer and fewer children.
- Aileler gittikçe daha az çocuk sahibi olmaya başladı.
Practically every family has a TV.
- Neredeyse her ailede televizyon var.
There are four people in my family.
- Ailemde dört kişi var.
Tom's expensive tastes put a strain on the family's finances.
- Tom'un pahalı zevkleri ailenin mali durumuna bir yük oluyordu.
What's your favorite oldies song?
- Favori aile şarkın nedir?
By example, parents should teach their children kindness.
- Aileler çocuklarına örnek ile kibarlığı öğretmeli.
My parents taught me to be a kind person.
- Ailem bana nazik bir insan olmayı öğretti.
Tom and Mary kept their relationship hidden from their parents.
- Tom ve Mary ilişkilerini ailelerinden gizli tuttular.
Sami had a good relationship with his family.
- Sami'nin, ailesiyle iyi bir ilişkisi vardı.
Tom was an expert in domestic abuse.
- Tom aile içi istismar konusunda uzmandı.
Sami was arrested for domestic violence six times.
- Sami aile içi şiddet nedeniyle altı kez tutuklandı.