Definition of ai̇d in English Turkish dictionary
- aid
- yardım
Kasırga mağdurları hükümetten mali yardım aldı.
- Victims of the hurricane received financial aid from the government.
Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.
- The dictator had the absolute loyalty of all his aides.
- aid
- yardım etmek
Aids'li insanlara yardım etmek amacıyla para toplamak için şarkıcılar birlikte şarkı söylediler.
- The singers sang together in order to raise money to help people with AIDS.
- aid
- {f} yardımcı olmak
Adam boğulan kadına yardımcı olmak için daldı.
- The man dived to the drowning woman's aid.
- aid
- {f} yardım et
Onun bize yardım etmeye gelmesini istiyorum.
- I expect him to come to our aid.
Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
- Advanced countries must give aid to developing countries.
- aid
- {i} destek
Sevgili bir arkadaşım tarafından desteklendim.
- I was aided by a dear friend.
Onu kendi işinde destekledik.
- We aided him in his business.
- aid
- kömek
- aid
- yardımcı
Biz ona parayla yardımcı olduk.
- We aided him with money.
Bu yeni ilaç, tedavine yardımcı olabilir.
- This new medicine may aid your recovery.
- aid
- el uzatmak
- aid
- {i} yardım,yardım
- aid
- {i} aygıt
- aid
- {i} alet
- aid
- iane vermek
- aid
- f yardım etmek
- aid
- first aid ilk yardım
- aid
- {i} çare
- aid and abet
- suçortaklığı yapmak
- aid station
- yardım merkezi
- aid agency
- yardım kuruluşu
- aid and abate
- Yardım ve yataklık etmek
- aid campaign
- yardım kampanyası
- aid in
- yardım
- aid in kind
- aynı yardım
- aid of
- yardım
- aid to
- yardım
- aid worker
- yardım görevlisi
- aid and abet
- suç ortaklığı yapmak
- aid and abet
- yardakçılık etmek
- aid battery
- cihazı için pil
- aid de camp
- yaver
- aid de camp
- emir subayı
- aid man
- (Askeri) SIHHİYE ERİ; SIHHİYE: Ordu Sağlık Teşkilatından olup, bölük, batarya, takım, kıta vesaire emrine verilmiş er. Emrine verildiği birlik dahilinde, verilecek emre göre, erlerin acil tıbbi tedavisini ve diğer sıhhi görevleri sağlar
- aid man
- (Askeri) Sıhhiye eri
- aid policy
- (Politika, Siyaset) yardım politikası
- aid station
- (Askeri) TIBBİ YARDIM İSTASYONU: Hasta ve yaralıların acil tedavilerinin, tasniflerinin, tahliye zinciri içinde müteakip üst kademeye tahliyelerinin, bir sağlık subayı nezaretinde yapıldığı en ileri tıbbi tedavi tesisi. Buna "dressing station" de denir
- aid station
- yardım istasyonu,yardım merkezi
- ear aid
- İşitme cihazı
- aid
- medet
- aid
- yardim etmek
- development aid
- (Politika, Siyaset) kalkınma yardımı
- employment aid
- (Politika, Siyaset) istihdam yardımı
- external aid
- (Politika, Siyaset) dış yardım
- financial aid
- (Ticaret) parasal yardım
- financial aid
- finansal yardım
- food aid
- (Politika, Siyaset) gıda yardımı
- legal aid
- (Kanun) adli müzaheret
- legal aid
- (Kanun) müzaheret
- navigation aid
- (Askeri) seyrüsefer yardımcısı
- receive aid
- yardım almak
- sales aid
- (Ticaret) satışa yardımcı
- social aid
- sosyal yardımlaşma
- supply aid
- yardım sağlamak
- aids
- aıds
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Bir bilim adamının yakında AIDS için bir tedavi keşfedeceğini umuyorum.
- I hope that some scientist will soon discover a cure for AIDS.
- conditional military aid
- şartlı askeri yardım
- dicarboxylic aid
- dikarbosilik asit
- economic aid
- iktisadi yardım
- economic aid
- ekonomik yardım
- farm aid
- tarımsal yardım
- financial aid
- mali yardım
- financial aid
- finans yardımı
- first aid
- ilk yardım
İlk yardım hakkında ne bilirsiniz?
- What do you know about first aid?
Ona ilk yardımda bulunabilir misiniz?
- Can you give him first aid?
- first aid kit
- ilkyardım çantası
- first aid station
- ilkyardım istasyonu
- foreign aid
- dış yardım
- grant in aid
- yardım bağışı
- grant-in-aid
- devlet yardımı
- grant-in-aid
- ödenek
- hearing aid
- kulaklık
- hearing aid
- işitme yardımı
- hearing aid
- işitme cihazı
Tom, sizin işitme cihazınızı kaybettiğiniz söyleniyor. Hayır! Meksika yemeklerini sevmiyorum.
- Tom, it's said you've lost your hearing aid. Nope! I don't like Mexican food.
Ben bu işitme cihazı için 20.000 yen ödedim.
- I paid twenty thousand yen for this hearing aid.
- interim aid
- geçici yardım
- landing aid
- iniş yardımı
- landing aid
- iniş yardımcısı
- legal aid
- verginsiz avukat sağlama
- mutual aid
- karşılıklı yardım
- navigational aid
- seyir yardımcısı
- reciprocal aid
- karşılıklı yardım
- Band-Aid
- (Mecazen) Geçici çözüm
Band-aid solutions were used to fix the leak.
- aid
- yardımın
- band aid
- bant yardımı
- first aid guide
- ilk yardım rehberi
- first aid kid
- ilk yardım kid
- first aid kit
- ilk yardım çantası
- first aid kit
- İlk yardım seti, ilk yardım çantası
- first aid wall charts
- ilk yardım ile ilgili açıklayıcı bilgi ve resimler içeren afişler
- first-aid box
- İLK YARDıM çANTASı, İLK YARDıM KUTUSU: İçinde ilk yardım için kullanılacak sargı, temizleme maddeleri ve diğer teçhizat bulunan, küçük çanta veya kutu
- first-aid kit
- İLK YARDıM çANTASı, İLK YARDıM KUTUSU: İçinde ilk yardım için kullanılacak sargı, temizleme maddeleri ve diğer teçhizat bulunan, küçük çanta veya kutu
- grant in aid
- yardım baışı
- humanitarian aid
- İnsani yardım
- instruction aid
- eğitim yardımı
- job aid
- iş yardımı
- job-aid
- iş yardımı
- kool aid
- kool yardım
- learning aid
- yardım öğrenme
- legal aid office
- adlı yardım bürosu
- live aid
- Canlı yardım
- medical aid
- tıbbi yardım
- pleaded for aid
- yardım için yalvardı
- rinse aid
- (Bulaşık makinesi) Parlatıcı
- shouted out so as to receive aid
- şekilde yardım almak için bağırdı
- teaching aid
- eğitim yardımı
- to aid and abet
- yardım etmek ve özendirmek
- training aid
- eğitim yardımı
- typing aid key
- yardım anahtar yazarak
- AiDS
- i., tıb. AiDS
- Aids
- i., tıb., bak. AIDS
- Aids
- Aids
- aids
- yardımlar