Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- A long time ago, there was a bridge here.
Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.
- I saw her somewhere two years ago.
Onu bir süre önce buldum.
- I found it some time ago.
Ben bir süre önce bu şarkıyı dinledim.
- I have heard of this song some time ago.
Uzun süre önce o filmi izledim.
- I saw that film long ago.
Uzun süre önce o filmi izledim.
- I have seen that film long ago.
O, yıllar önce ondan kitabı ödünç aldı ve onu henüz iade etmedi.
- She borrowed the book from him many years ago and hasn't yet returned it.
Her nezaman böyle güzel bir yağmurumuz olsa, ben yıllar öncesini, ikimizi hatırlıyorum.
- Whenever we have such lovely rain, I recall the two of us, several years ago.
Oksijensiz bütün hayvanlar uzun zaman önce gözden kaybolurdu.
- Without oxygen, all animals would have disappeared long ago.
O uzun zaman önce oldu.
- That happened long ago.
in days ago/in days agone.
gone long ago.
There was a Roman fort here long ago.
... Two months ago we also announced ...
... years ago, whatever. ...