Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım.
- Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
Alışılageldiği üzere gecikmişti.
- He was late as usual.
Tom geç kalan tek kişiydi.
- Tom was the only one who was late.
Geç kalanlar için bir ceza düşünülüyor mu?
- Is a punishment for latecomers being considered?
Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
- In late August, the Allied forces captured Paris.
Acele et, yoksa son treni kaçıracaksın.
- Hurry up, or you will be late for the last train.
Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
- Better late than never.
Geç olmuştu, bu yüzden eve gittim.
- It was late, so I went home.
Tom, Mary'nin ölümünü o sabah daha sonra öğrendi.
- Tom learned about Mary's death later that morning.
Herkes er ya da geç ölür.
- Everyone dies sooner or later.
Tom otuzlu yaşların sonlarında bir yerde görünüyordu.
- Tom looked like he was somewhere in his late thirties.
Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
- In late August, the Allied forces captured Paris.
Bu, rahmetli babamın bir portresi.
- This is a portrait of my late father.
Rahmetli arkadaşımın kızı Babamın ruhu için dua edeceğim. dedi.
- My late friend's daughter said, I will pray for my father's soul.