I'm sorry, but I didn't catch what you said.
- Affedersiniz fakat söylediğinizi anlamadım.
I'm sorry, did I do something wrong?
- Affedersiniz, yanlış bir şey mi yaptım?
Excuse me. Who are you?
- Affedersiniz. Siz kimsiniz?
Excuse me, is there a toilet nearby?
- Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
I'm sorry, did I do something wrong?
- Affedersiniz, yanlış bir şey mi yaptım?
I'm sorry, I've forgotten your name.
- Affedersiniz, adınızı unuttum.
Pardon me, what place is this?
- Affedersiniz, burası hangi yerdir.
Pardon me, what's the name of this place?
- Affedersiniz, Bu yerin isme ne?
Sorry. I didn't mean to bother you.
- Afedersiniz. Sizi rahatsız etmek istememiştim.
Pardon me, I didn't know you were still there.
- Afedersiniz, hala orada olduğunuzu bilmiyordum.
Pardon me, how do I get to Downing Street from here?
- Afedersiniz ,Downing sokağına burdan nasıl ulaşırım?
Excuse me, but I'm looking for the post office.
- Afedersiniz, ama postaneyi arıyorum
Excuse me, do you know what time it is?
- Afedersiniz, saatin kaç olduğunu biliyor musunuz?
I certainly don't condone that.
- Kesinlikle onu affetmem.
I lied. Please forgive.
- Yalan söyledim. Lütfen affet.
Please forgive me for opening your letter by mistake.
- Yanlışlıkla mektubunu açtığım için lütfen beni affet.
You forgave me, didn't you?
- Beni affettin, değil mi?
She forgave him for killing her father.
- O, babasını öldürdürmesine rağmen onu affetti.
Excuse us for the inconvenience.
- Rahatsızlık için bizi affet.
Excuse us for a second.
- Biran için bizi affet.
Excuse me, is this seat taken?
- Afedersiniz, burası dolu mu?
Excuse me, who is this woman?
- Afedersiniz, bu kadın kim?
I have forgiven her already.
- Ben onu zaten affettim.
You've never forgiven me, have you?
- Beni hiç affetmedin, değil mi?