aerobik

listen to the pronunciation of aerobik
Turkish - English
tissue
needing oxygen to live of an animal
plant
aerobic

Her mother does aerobics once a week. - Annesi haftada bir aerobik yapar.

She worked as an aerobics instructor in her twenties. - O yirmili yaşlarda bir aerobik eğitmeni olarak çalıştı.

etc.; pertaining to oxygen
aerobics

Her mother does aerobics once a week. - Annesi haftada bir aerobik yapar.

Real men go to the gym to pump iron, not to do aerobics. - Gerçek erkekler aerobik yapmak için değil, ağırlık çalışmak için spor salonuna giderler.

Turkish - Turkish
Hızlı müzik temposu eşliğinde yapılan, vücudun çevikliğine ve hareketliliğine dayanan bir tür jimnastik
aerobik solunum
Hücrede yalnız moleküler oksijenin kullanıldığı bir solunum şekli