adversity

listen to the pronunciation of adversity
English - Turkish
zorlu sıkıntı
düşkünlük
sıkıntı

O sıkıntıyla karşılassa bile gülümsemeyi sürdürür. - She carries on smiling even in the face of adversity.

Hiçbir sıkıntı sonsuza dek sürmez. - No adversity lasts forever.

şanssızlık
güçlük

Güçlüklerle cesaretle yüzleş. - Face adversity with courage.

{i} sıkıntılı bir durum/zaman
üzgü
çapraşık durum
{i} zorluk

Tom'un zorlukla mücadeledeki cesareti, çevresindeki kişilere bir ilhamdır. - Tom's courage in dealing with adversity is an inspiration to those around him.

zıtlık
sıkıntılı bir durum
misfortune
talihsizlik

Talihsizlikler nadiren birer birer gelirler. - Misfortunes seldom come singly.

O, Avrupa'dayken birtakım talihsizliklerle karşılaştığını duydum. - I hear he met with some kind of misfortune while he was in Europe.

misfortune
{i} tâlihsizlik

Talihsizliklerin asla tek başına gelmediklerini unutmuyorum. - I bear in mind that misfortunes never come singly.

Talihsizlikler nadiren birer birer gelirler. - Misfortunes seldom come singly.

misfortune
{i} şanssızlık

Şanssızlık hayatı boyunca onun yakasını hiç bırakmadı. - Misfortune dogged him all his life.

misfortune
{i} aksilik

Aksilikler asla tek başlarına gelmezler. - Misfortunes never come singly.

misfortune
badire
misfortune
kötü talih
misfortune
kaza

Onun şanssızlığı ona sempati kazandırdı. - His misfortune gained him sympathy.

misfortune
şansızlık

Şansızlık ve sefalet seni tehdit etti. - Misfortune and misery threaten you.

misfortune
felaket

Açlık en büyük sosyal felaketlerden biridir. - Hunger is one of the largest social misfortunes.

Felaketler hep peş peşe gelirler. - A misfortune never comes alone.

stand adversity
güçlüğe dayanmak
misfortune
{i} kaza, bela, felaket
misfortune
{i} felâket

Felaketler hep peş peşe gelirler. - A misfortune never comes alone.

Açlık en büyük sosyal felaketlerden biridir. - Hunger is one of the largest social misfortunes.

misfortune
{i} terslik
misfortune
{i} belâ

Belalar hep üçerli gelir. - Misfortunes always come in threes.

English - English
An event that is adverse; calamity
The state of adverse conditions; state of misfortune or calamity
misfortune
{n} affliction, calamity, misery, distress
a state of misfortune or affliction; "debt-ridden farmers struggling with adversity"; "a life of hardship"
Opposition; contrariety
a stroke of ill fortune; a calamitous event; "a period marked by adversities" a state of misfortune or affliction; "debt-ridden farmers struggling with adversity"; "a life of hardship
event that is adverse; calamity
{i} misfortune, adverse fortune, hardship; distress, suffering
a state of misfortune or affliction; "debt-ridden farmers struggling with adversity"; "a life of hardship
Adversity is a very difficult or unfavourable situation. He showed courage in adversity. = misfortune. a situation in which you have a lot of problems that seem to be caused by bad luck
a stroke of ill fortune; a calamitous event; "a period marked by adversities"
state of adverse conditions; state of misfortune or calamity
adversities
plural of adversity
Turkish - English

Definition of adversity in Turkish English dictionary

advers
(Tıp) adverse
adversity
Favorites