adv: here 32

listen to the pronunciation of adv: here 32
English - English
her
English - Turkish

Definition of adv: here 32 in English Turkish dictionary

her
ona

Banka ona 500 dolar ödünç verdi. - The bank lent her 500 dollars.

Ona kendi odamı gösterdim. - I showed her my room.

her
kendine

Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi. - The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.

Jane'nin hayali kendine yaşlı ve zengin bir sevgili bulmaktı. - Jane's dream was to find herself a sugar daddy.

her
onu

Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. - She promised to meet her at the coffee shop.

Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. - He promised to meet her at the coffee shop.

her
dişil onun
her
onun

Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. - He promised to meet her at the coffee shop.

Onun görünümünü çekici bulurum. - I find her appearance attractive.

her
{z} dişil onu; ona; ondan; onun: He loves her. Onu seviyor. He looked at her. Ona baktı. They hated her. Ondan nefret ettiler. It pleased
her
kendisi

Kendisini ateşle ısıttı. - She warmed herself by the fire.

Yeni bir araba satın alması için babasına baskı yaptığında Catherine'nin bir art niyeti vardı; O, arabayı kendisinin sürebileceğini umuyordu. - Catherine had an ulterior motive when she urged her father to buy a new car. She hoped that she'd be able to drive it herself.

her
ondan

Siz ondan daha uzun boylusunuz. - You are taller than her.

Seni ondan daha çok seviyorum. - I love you more than her.

her
dişil onu
her
(dişil) onu
her
o