Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.
- Although she lives nearby, I rarely see her.
Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
- Excuse me, is there a toilet nearby?
Yakındaki parkta oynamaları söylendi.
- They were told to play in the nearby park.
Ambülansla hemen yakındaki hastaneye kaldırıldı.
- He was rushed by ambulance to the nearby hospital.