aday

listen to the pronunciation of aday
Turkish - English
applicant

She was chosen from ten thousand applicants. - O, on bin adaydan seçildi.

Mary was chosen from among 500 applicants. - Mary 500 aday arasından seçildi.

candidate

None of the candidates got a majority of the votes. - Adayların hiçbiri oy çoğunluğunu almadı.

The two candidates are struggling for mastery. - İki aday ustalık için mücadele ediyorlar.

nominee

He is a nominee in four award categories. - O, dört ödül kategorisinde aday.

There are six nominees for this year's prize. - Bu yılki ödül için altı aday var.

applier
(Ticaret) trainee
aspirant
postulant
entrant
(Hukuk) candidate, nominee, applicant
candidate, nominee; applicant namzet
contestant
cadet
slated to
{i} remainderman
nominator
aday göstermek
(Hukuk) nominate

I would like to nominate Don Jones as chairman. - Ben, başkan olarak Don Jones'u aday göstermek istiyorum.

aday gösterme
presentation
aday olarak göstermek
nominate
aday belirlemek
nominate
aday gösterilmek
be nominated
aday gösterme
(Politika, Siyaset) nominate
aday göstermek
nominate as a candidate
aday göstermek
put somebody in for
aday göstermek
present candidates
aday listesi
candidate list
aday olmak
be a candidate
aday olmak
be up for
aday olmak
stand
aday seçimi
(Politika, Siyaset) candidate selection
aday ülke
(Politika, Siyaset) candidate country
aday ülkeler
(Politika, Siyaset,Ticaret) candidate countries
aday üye
(Ticaret) affiliate
aday adayı
candidate for nomination
aday adı
postulant name
aday belirleme günü
nomination day
aday bildirim tarihi
(Eğitim) candidate notification date
aday devletler
(Hukuk) applicant states
aday gösterme
nomination
aday göstermek
1. to present candidates. 2. to present (someone) as a candidate
aday göstermek
present
aday göstermek
to put sb in for
aday göstermek
set up
aday göstermek
run
aday göstermeyen taraf
(Ticaret) non-nominating party
aday havuzu
candidate pool
aday listesi
slate
aday numarası
candidate number
aday olan
toward
aday olarak gösterilmek
be nominated as a canditate
aday olmak
to be up for, to stand
aday olmak
run

Mary wanted to run for class president. - Mary sınıf başkanlığı için aday olmak istedi.

I gave up running for president. - Başkanlığa aday olmaktan vazgeçtim.

aday olmak
stand for
aday olmak
stand for election
aday olmak
to become a candidate (for)
aday subay
(Askeri) officer designate
aday yoklaması
primary election
aday çıkarmak
nominate candidate
aday çıkarmak
run candidate
aday çıkarmak
field candidate
aday çıkarmak
put up candidate
aday çırak
apprentice candidate
aday çırak
candidate for apprenticeship
aday ülkeler
(Hukuk) applicant countries, candidate countries
adaylar
nominees
muhtemel aday
prospect
seçim için aday önermek
put up
adaylar
candidates

None of the candidates got a majority of the votes. - Adayların hiçbiri oy çoğunluğunu almadı.

He is one of the candidates running for mayor. - Belediye başkanlığı için yarışan adaylardan biridir.

adaylar
trainees
adaylar
applicants

Applicants are requested to apply in person. - Adayların bizzat başvurmaları rica olunur.

Applicants were requested to submit their resumes. - Adayların özgeçmişlerini sunmaları istendi.

parti aday listesi
ticket

In the past I used to vote for the Democratic ticket, but from now on I'll climb on the Republican bandwagon. - Geçmişte demokratik parti aday listesi için oy verdim fakat bundan sonra Cumhuriyetçi partiyi destekleyeceğim.

Cumhuriyetçi aday
(Hukuk) republican candidate
aday olmak
sit for
adaylar
nomenclature
aynı partiden seçime katılan aday
running mate
beklemediği halde aday gösterilen adam
dark horse
göstermelik aday
stalking-horse
makam için aday gösterme
(Politika, Siyaset) nomination for offıce
parti aday listesi
party ticket
seçime aday olmak
contest a seat
sözde aday
(Hukuk) candidate in name
şansı en yüksek aday
front runner
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Bak: Namzed
Bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse: "Babası da beni damat adayı olarak görüyordu."- M. Yesarî
Bir görev, bir iş için kendini ileri süren veya başkaları tarafından ileri sürülen kimse
Bir iş için yetiştirilmekte olan kimse, namzet
Bir iş için yetiştirilmekte, eğitilmekte olan kimse, namzet: "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adayları, on gün içinde Başkanlık Divanına bildirilir."- Anayasa
Namzet
aday adayı
Milletvekili ve senatör seçimlerinde, partinin adayı olmak için, partisinde yapılan ön seçimlere adaylığını koyan kimse
aday adayı
Herhangi bir işi yapmak, bir görevi yüklenmek için adaylık aşamasını kazanmak amacıyla başvuran kimse
aday olmak
Herhangi bir işe alınmak veya seçilmek için istekli olmak
aday
Favorites