adamı

listen to the pronunciation of adamı
Turkish - English
heeler
A cock that strikes well with his heels or spurs
A dependent and subservient hanger-on of a political patron
{i} one who repairs heels (of shoes); sycophant, "yes-man
adam
{i} Guy

Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman. - İş yerindeki adamların karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyuncaya kadar bekle.

That car salesman was a pretty off the wall kind of guy. - O araba satıcısı oldukça acayip bir adam.

bilim adamı
Scientist

I consider him a great scientist. - Onu büyük bir bilim adamı olarak görüyorum.

The leader of the party is a famous scientist. - Partinin lideri ünlü bir bilim adamıdır.

bilim adamı
scholar

Mr Johnson is not a scholar but a poet. - Bay Johnson bir bilim adamı değil fakat bir şairdir.

The eloquent scholar readily participated in the debate. - Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.

adamı olmak
1. to be very good at, be highly skilled in (a job). 2. to be the right person for (a job). 3. to be (someone's) man, be one of (someone's) men, be in the employ of; to be a retainer of. 4. to be someone whom one can rely on, be someone whom one can trust
devlet adamı
statesman

The boy grew up to be a great statesman. - Çocuk büyük bir devlet adamı oldu.

From a movie star he became a statesman. - Bir film yıldızından o bir devlet adamı oldu.

bilim adamı
man of science
adam
chap
adam
men

Two men had their arms severed in Taiwan after a tug-of-war accident. - İki adam rekabet kazasından sonra Taiwan'da kollarını koparttılar.

Four armed men held up the bank and escaped with $4 million. - Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.

adam
bird

The man shot three birds with a gun. - Adam bir silahla üç kuşu vurdu.

The old man opened the car window and aimed his gun at the bird. - Yaşlı adam araba penceresini açtı ve silahıyla kuşa nişan aldı.

adam
{i} Jack

Jackson was a rough man. - Jackson, kaba bir adamdı.

The gunman was Jack Ruby. - Silahlı adam Jack Ruby idi.

zengin iş adamı
tycoon
adam
human being
adam
{i} Dick
el adamı
stranger
bilim adamı
scientist, boffin
adam
hired man
adam
dog

The dog sat down by the man. - Köpek adamın yanına oturdu.

I saw the old man feed his dog chicken bones. - Yaşlı adamın köpeğini tavuk kemiği ile beslediğini gördüm.

adam
homo
adam
worker
adam
feller
adam
hand

The man took the boy by the hand. - Adam çocuğu elinden tuttu.

The man was handed over to the police. - Adam polise teslim edildi.

adam
one

No one wanted to insult these men. - Hiç kimse bu adamlara hakaret etmek istemedi.

Dima slept with 25 men in one night and then killed them. - Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü.

adam
hired hand
adam
{i} employee
devlet adamı
(Politika, Siyaset) solon
devlet adamı
(Politika, Siyaset) national leader
din adamı
ecclesiastics
din adamı olmayan kimse
laity
fikir adamı
highbrow
gemi adamı
(Denizbilim) seaman
gemi adamı
(Askeri) shipman
ilim adamı
scientist
kanat adamı
(Spor) wing man
tıp adamı
physician
adam
person

A young person is waiting for you outside. - Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.

The old person died in their room. - Yaşlı adam odasında öldü.

adam
hombre
adam
fellow

For all his faults, he is a good fellow. - Tüm hatalarına rağmen, o iyi bir adam.

He ought to know better than to quarrel with such a fellow. - Böyle bir adamla tartışılmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.

adam
bimbo
adam
bloke
adam
cookie

Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again. - Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.

adam
gentleman

You're a gentleman and a scholar. - Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.

He described the man as a model gentleman. - Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.

adam
johnny
adam
man

The old man was hard of hearing. - Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.

A healthy man does not know the value of health. - Sağlıklı olan adam sağlığın değerini bilmez.

adam
bastard
adam
joker [(Konuşma Dili)]
adam
cuss [(Konuşma Dili)]
adam
fellow man
adam
feller [(Konuşma Dili)]
adam
fella
adam
guy's
adam
man's
adam
of man
bilim adamı
Scientist, man of science, man of learning, scholar
gemi adamı
Seafarer
iş adamı
Businessman

A good businessman knows how to make money. - İyi bir iş adamı nasıl para kazanacağını bilir.

I used to dream about being a successful businessman. - Başarılı bir iş adamı olmanın hayalini kurardım.

mağara adamı
Caveman
sanat adamı
art man
yanardağ bilimi ile uğraşan bilim adamı
Volcanoes of the scientists involved in science
Adam
(isim) Prophet Adam
Allah adamı
man of God
adam
employee; servant; retainer; helper
adam
person, individual
adam
lad; Jack
adam
a good person
adam
bozo [sl.]
adam
manpower
adam
man, person, fellow, guy, chap, bloke, cookie, bastard; human being; employee, worker; manpower; hired man, hired hand
adam
follower, supporter, man
adam
prov. husband, man. Adamım! (Konuşma Dili) My friend!
adam
agent, representative
adam
one, a person
adam
{i} buster
adam
{i} cuss
adam
{i} lad

Once upon a time, in a place far away, lived an old man and an old lady. - Bir zamanlar, uzak bir yerde, yaşlı bir adam ve yaşlı bir bayan yaşardı.

The young lady has less fruit than the man. - Genç bayanın adamdan daha az meyvesi var.

adam
gent

You're a gentleman and a scholar. - Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.

The gentle-looking old man got up and gave his hand to me. - Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.

adam
joo
adam
{i} cooky
adam
bod

Tom said that, from childhood, he had felt like a girl who had been born in the body of a man. - Tom, çocukluktan beri, bir adamın vücudunda doğmuş olan bir kız gibi hissettiğini söyledi.

It was almost the perfect crime: we arrived at the scene, opened the trunk, killed the man and cleaned up the prints, but we forgot to hide the body. - Neredeyse kusursuz cinayetti: Biz, olay yerine geldik, bagajı açtık, adamı öldürdük ve izleri temizledik, ama biz cesedi gizlemeyi unuttuk.

adam
{i} bean

The man returned from his vacation full of beans. - Adam tatilinden çok enerjik döndü.

adam
{i} bozo
adam
{i} fucker
adam
{i} joker
adam
mug

Tom said he was mugged by three men. - Tom, üç adam tarafından gasp edildiğini söyledi.

ahret adamı
a man who has withdrawn from the world, otherworldly person
az günün adamı olmamak
to have lived long and seen much
bilim adamı
man of letters
bilim adamı
boffin
bilim adamı
man of learning
bilim adamı
scientist, man of science
dağ adamı
mountaineer, highlander
deniz adamı
merman
devlet adamı
politico
devlet adamı
politician
din adamı
reverend
din adamı
religious functionary
emekli devlet adamı danışman
elder statesman
ev adamı
family man
fikir adamı
headworker
fikir adamı
intellectual, savant
gemi adamı
seaman, sailor
gizli görevli bilim adamı
back room boy
günün adamı
1. man of the hour, man of the day. 2. a man for all seasons
halk adamı
man of the people
hayat adamı
sophisticate
her onuncu adamı öldürmek
decimate
hristiyan din adamı olmak
enter the church
idare adamı
civil servant, bureaucrat
ilim adamı
person whose profession is the scientific pursuit of knowledge in a particular field (usually refers to distinguished scholars or researchers)
işinin adamı
a man who knows his job
kalıpının adamı olmamak
not to be the man one seems to be
kanun adamı
(Kanun) lawman
kanun adamı
lawmen
kara adamı
landlubber
mağara adamı
troglodyte
mağara adamı
cave dweller
meslek adamı
professionalist
orman adamı
woodsman
orman adamı
woodman
parti adamı
party man
salon adamı
(a) man-about-town
saray adamı
courtier
tam adamı
the very man
ticaret adamı
commercial man
uzay adamı
astronaut, spaceman
uzay adamı
astronaut
uzay adamı
spaceman
uzay adamı
cosmonaut
yaban adamı
savage
yahudi din adamı
rabbi
zaman adamı
trimmer
zamanın adamı
timeserver
English - English

Definition of adamı in English English dictionary

Adam
The first man in the Bible and the Qur'an, said to be the progenitor of the human race

Say Goddess, what ensu’d when Raphael, / The affable Arch-Angel, had forewarn'd / Adam by dire example to beware / Apostasie,.

Adam
Original sin or human frailty
Adam
(with second or last) Jesus Christ, whose sacrifice, in Christian theology, makes possible the forgiveness of Adam's original sin

Second Adam from above,Reinstate us in thy love.

Adam
A male given name

What splendid names for boys there are! / There's Carol like a rolling car, / And Martin like a flying bird, / And Adam like the Lord's First Word,.

adam
{n} the first man created
Adam
The first man created and a Prophet of Islam
Adam
O T see also Eve
Adam
red, a Babylonian word, the generic name for man, having the same meaning in the Hebrew and the Assyrian languages It was the name given to the first man, whose creation, fall, and subsequent history and that of his descendants are detailed in the first book of Moses (Gen 1: 27-ch 5) "God created man [Heb , Adam] in his own image, in the image of God created he him; male and female created he them "
Adam
Name mean red, earth First man See Adam, Second
Adam
Art, Design, Architecture & Media Information Gateway
Adam
Robert Adam (1728-92): eminent architect who designed furniture for the houses he built or re-modelled; famous for his revival of the classical style, based on Ancient Greek and Roman taste, begun in England during the 1760's
Adam
Scottish brothers Robert and James Adam practiced as architects and designers, employing cabinetmakers, painters, and sculptors to execute their designs
Adam
{i} first man and the husband of Eve (Biblical); male first name
Adam
In Genesis, the name Adam literally means "ruddy," from the Hebrew for "red"; it possibly derives from an Akkadian word meaning "creature " In the older creation account (Gen 2: 4-4: 26), Adam is simply "the man [earthling]," which is not rendered as a proper name until the Septuagint version (c 250 b c e ) New Testament writers typically use Adam as a symbol of all humanity (as in 1 Cor 15: 21-49 and Rom 5: 12-21) See Fall, the
Adam
British architect who led the neoclassical movement in England and is noted for his elegant interior designs and for collaborations with his brother James (1730-1794). Adam and Eve Adam's Peak Adam Robert Elsheimer Adam Mickiewicz Adam Bernard Oehlenschläger Adam Gottlob Powell Adam Clayton Jr. Sedgwick Adam Sienkiewicz Henryk Adam Alexander Pius Smith Adam
Adam
First man mentioned in Genesis and thus the paradigm for the human being Adam features in many pseudepigraphic texts of the Second Temple period found at Qumran
Adam
(Hebrew for "human man") Name given to first created male (with Eve as female) in the creation story in Hebrew Scriptures (Bereishis [Genesis] 1) Has been interpreted over the centuries both literally (as an actual historical person) and symbolically (as a generic humankind)
Adam
Furniture designed by the 18th-Century English architects Robert and James Adam, in the same Pompeiian classicism which marked their houses Pieces are delicate and slim, and have simple straight lines and restrained ornamentation
Adam
Scottish architect who designed many public buildings in England and Scotland (1728-1792)
Adam
Art Design Architecture and Media
Adam
Adam, as first man, is the metaphorical representation of the collective entity who represents all people
Adam
Armywide Devices Automated Management System
Adam
derived from a Hebrew root which means both "earth/dirt" and "red" Adon : Lord
Adam
The first man in the Bible and the Quran, the mythological progenitor of the human race
Adam
the first human creation
Adam
The first male God created; he and his mate Eve disobeyed God and were expelled from the garden of Eden See Chapter 1 Yahwist Creation Story The Hebrew term adam can variously designate humankind collectively (as in Genesis 1: 24, 27), the first man (when used with the definite article the as in Genesis 2-3), or the personal name Adam (when used without the definite article as in Genesis 5: 3) See Chapter 1
Adam
given name, male, from Hebrew
Adam
(Old Testament) in Judeo-Christian mythology; the first man and the husband of Eve and the progenitor of the human race
Adam
street names for methylenedioxymethamphetamine
Adam
Area Denial Artillery Munition
Adam
A robo-demon created from other demon parts Click here for a full description
Adam
The style period from 1765-1790 The Adam brothers introduced the neoclassical style in furniture and architecture to England
Adam
Arrestee Drug Abuse Monitoring System, formerly known as the Drug Use Forecasting (DUF) program
Adam
earthborn
adam
human frailty
adam
The name given in the Bible to the first man, the progenitor of the human race
adam
"Original sin;" human frailty
adam
"Original sin;"
adam
street names for methylenedioxymethamphetamine (Old Testament) in Judeo-Christian mythology; the first man and the husband of Eve and the progenitor of the human race Scottish architect who designed many public buildings in England and Scotland (1728-1792)
Turkish - Turkish

Definition of adamı in Turkish Turkish dictionary

gemi adamı
Bir iş sözleşmesine dayanarak gemide çalışan kaptan, subay, tayfa vb. kimselere verilen ad
bilim adamı
Bilimsel çalışmalarla uğraşan kimse, bilgin, alım: "Aralarında yurt çapında ün yapmış bilim adamları vardı."- H. Taner
din adamı
Din adamı olarak nitelendirilen sınıfın değişik dinlerde ve değişik sosyolojik sınıflardaki karşılığı farklılık göstermekle birlikte genelde dini ayinlerin ve ritüellerin yönetilmesi işlerini vazife edinmiş ve bu konuda bilgili kişiler için kullanılan bir tabirdir. Çoğu din adamı bu ünvanlarını yerel ve resmi bir otoritenin onayıyla alır
ADAM
(Osmanlı Dönemi) Erkek kişi
ADAM
(Osmanlı Dönemi) İyi ve terbiyeli yetişmiş insan
ADAM
(Osmanlı Dönemi) İnsan
ADAM
(Osmanlı Dönemi) Birinin tarafını tutan kimse
Adam
mer
Adam
herif
Allahın adamı
Garip, saf, zavallı (kimse)
adam
iyi yetişmiş, değerli kimse
adam
Birinin sözünü dinleyen, nazını çeken kimse, kayırıcı. İyi huylu, güvenilir kimse: "Amcam, güngörmüş bir adamdı."- R. N. Güntekin
adam
Herkes, kim olursa olsun
adam
Birinin yanında ve işinde bulunan kimse: "Kendisi gayet kibirli, öfkeli olduğu için hizmetçileri ve adamları korkarlar."- K. Tahir
adam
İyi huylu, güvenilir kimse
adam
Herkes, kim olursa olsun: "Ağzının, adamı deli eden kıvrak tebessümü sönmüş."- R. N. Güntekin
adam
Görevli kimse
adam
Birinin sözünü dinleyen, nazını çeken kimse, kayırıcı
adam
Erkek kişi: "İyi bir adam isterse, babası da verirse, varacak."- M. Ş. Esendal
adam
Bir şeyin önemsenmediği anlatılmak istendiğinde kullanılan söz
adam
Bir alanda derin bilgisi olan veya bir alanı benimseyen
adam
Görevli kimse: "Artık şunları toplatsak, dedi, kavasa söyleseniz de bir adam buluverse."- R. H. Karay
adam
Bir alanı benimseyen
adam
Birinin yanında ve işinde bulunan kimse
adam
Bir alanda derin bilgisi olan: "Bir sanatçının, bilim adamının düşünmek için bol zamana ihtiyacı vardır."- H. Taner
adam
Eş, koca
adam
Birinin yararlandığı, kullandığı kimse: "Hemen hepsi para çevrelerinin adamlarıydı."- C. Meriç
adam
Birinin yararlandığı, kullandığı kimse
ahiret adamı
Dünya işlerinden el çekip sürekli ibadetle uğraşan kimse
bilim adamı
Bilimsel çalışmalarla uğraşan kimse, bilgin, âlim
dava adamı
Bir ülkü uğrunda sürekli çalışan kimse
dağ adamı
Kaba saba, görgüsüz kimse, dağdan inme
devlet adamı
Devlet yönetiminde söz sahibi kişi
din adamı
Mesleği dinle ilgili işler olan görevli
el adamı
Yabancı kimse
ev adamı
Evine bağlı erkek
fikir adamı
Herhangi bir düşünce alanındaki görüşlerine değer verilen kimse
gösteri adamı
Gösterici
günün adamı
Kendisinde zamanın gerektirdiği değerler bulunan kimse
günün adamı
O günlerde çok sözü edilen kişi
günün adamı
Zamanın gereğine göre yön ve tutum değiştiren kimse
halk adamı
İçinden çıktığı halk kesiminin bütün özelliklerini yakından bilen, halk tarafından sevilen kimse
hayat adamı
Zamana kolayca uyan, her türlü güçlüğü yenmesini bilen kimse
ilim adamı
Bilim adamı
iş adamı
Kâr sağlamada becerikli ve başarılı kimse
iş adamı
Ticaret veya sanayi alanında kazanç sağlamak amacıyla para yatıran kimse
kanun adamı
Yöneticiliği sırasında kanunlara uymaktan vazgeçmeyen kimse
kavga adamı
Düşünce ve inançlarını son kerteye kadar hararetle savunan (kimse)
salon adamı
Kadınlı erkekli özel toplantılara katılan, bu gibi yerlerde nasıl davranılacağını iyi bilen ve durumuyla dikkati çeken adam
sanat adamı
bakınız: sanatçı
uzay adamı
Uzay gemisini uzayda yöneten kimse, astronot, kozmonot
zamane adamı
bakınız: günün adamı
English - Turkish

Definition of adamı in English Turkish dictionary

adam
(Anatomi) ademelması
adam
adem baba
Adam
(isim) Adem
Adam
{i} Âdem Baba, Âdem. Adam's apple (Anatomi) âdemelması
Adam
{i} Adem

Havva, Adem'e bilgi elmasını verdi. - Eve gave Adam the apple of knowledge.

Adem'in yasak meyveyi neden yedi? - Why did Adam eat the forbidden fruit?

adamı
Favorites