actually, in truth

listen to the pronunciation of actually, in truth
English - Turkish

Definition of actually, in truth in English Turkish dictionary

in fact
doğrusu

Doğrusu, seni burada görmek büyük bir sürpriz. - In fact, it's a great surprise to see you here.

in fact
aslında

Aslında Marie Curie Fransız değil, Polonyalıdır. - In fact, Marie Curie is Polish, not French.

Ondan çok hoşlanmıyorum, ben aslında ondan nefret ediyorum, - I don't like him much, in fact I hate him.

in fact
(deyim,Kanun) hakikaten
in fact
hatta
in fact
aslına bakılırsa
in fact
aslına bakarsak
in point of fact
aslını ararsan
in fact
(deyim) sahiden
in fact
gerçekten

Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi. - As a child, Mary particularly hated clowns and apes. To this day, in fact, that has not changed one bit.

Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum. - I don't really like him, in fact, I hate him.

in fact
gerçekte

Gerçekten, o kiliseye gitmedi. - In fact, he didn't go to the church.

Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum. - I don't really like him, in fact, I hate him.

in fact
Aslında; haddi zatında: "He iş, in fact, ninety five. - Aslınde doksan beş yaşında."
in fact
adeta
in point of fact
(deyim) aslini ararsan
in point of fact
hakikaten
English - English
in point of fact
in fact

People think tomatoes are vegetables, but, in fact, they are fruits.

actually, in truth
Favorites