Onun iş ilişkileri iyi durumda.
- His business affairs are in good shape.
Korku değil, umut insan ilişkilerinde yaratıcı ilkedir.
- Hope, not fear, is the creative principle in human affairs.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Öldüğün zaman, senin işlerine ben bakacağım.
- I'll look after your affairs when you are dead.
Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.
- He expressed regret over the affair.
O, korkunç bir olaydı.
- It was a terrible affair.
Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.
- Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.
Bütün mesele hakkında gizemli bir hava vardı.
- There was an air of mystery about the whole affair.
İş hakkında konuşmak ister misin?
- Do you want to talk about the affair?
Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
- According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.