acelesiz

listen to the pronunciation of acelesiz
Turkish - English
done in a relaxed and deliberate manner
leisurely

I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life. - Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.

unhurried
unhurried, slow
slow
at leisure
acele
haste

Make haste in case you are late. - Geç kalma ihtimaline karşın acele et.

More haste, less speed. - Acele işe şeytan karışır.

acele
hurry

She was in a hurry to go home. - Eve gitmek için acelesi vardı.

Hurry up. You'll be late for school. - Acele et. Okula geç kalacaksın.

acele
rush

Five fire engines rushed to the scene of the fire. - Beş itfaiye aracı yangın mahalline aceleyle gitti.

He is used to eating in a rush. - O, aceleyle yemeğe alışkındır.

acele
{s} urgent

An urgent telegram brought her hurrying back to Tokyo. - Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi.

Come on, hurry up! It's urgent. - Hadi, acele et! Acil.

acele
hasty

Now don't be hasty, please. - Şimdi acele etme, lütfen.

We ate a hasty meal and left immediately. - Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.

acele
pressing
acele
{s} hurried

We hurried to the station only to miss the train. - Sadece trene yetişmek için istasyona aceleyle gittik.

We hurried to the station only to miss the train. - İstasyona aceleyle gittik, ama treni kaçırdık.

acele
instancy
acele
by return post
acele
precipitousness
acele
express

Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face. - Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.

You must hurry up, or you will miss the express. - Acele etmelisin yoksa ekspresi kaçıracaksın.

acele
post
acele
brusque
acele
precipitation
acele
hurry-up
acele
quickly

I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life. - Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.

At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders. - Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.

acele
hurry-scurry
acele
urgency
acele
precipitate
acele
nippy
acele
cursory
acele
abruptness
acele
extemporaneous
acele
dispatch
acele
hurriedness
acele
crash
acele
hustle

Come on, we need to hustle. - Haydi, acele etmeliyiz.

acele
precipitateness
acele
immediate

We ate a hasty meal and left immediately. - Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.

acele
turmoils
acele
hurry to
acele
hurry of
acele
in a hurry

He went to the airport in a hurry. - Aceleyle havaalanına gitti.

I could not stop by to greet you because I was in a hurry. - Seni kutlamak için uğrayamadım, çünkü acelem vardı.

acele
hastily

He hastily packed his bags. - O, aceleyle valizini hazırladı.

Tom hastily packed his bags. - Tom aceleyle bavulunu topladı.

acele
in haste

As it was written in haste, the book has many faults. - Acele ile yazıldığı için kitabın birçok hatası var.

As it was printed in haste, the book has many misprints. - O acele ile basıldığı için, kitabın bir sürü baskı hataları var.

acele
precipitance
acele
haste, hurry, rush, precipitation, urgent, hasty, hurried, precipitate, pressing, immediate,hastily, in a hurry
acele
in a hurry, hastily; urgently
acele
precipitancy
acele
hurried, hasty (action)
acele
hotfoot
acele
hurry, haste, undue haste
acele
hurriedly

Tom left the room hurriedly. - Tom aceleyle odayı terk etti.

The composition has been written hurriedly, so it's probably full of errors. - Kompozisyon aceleyle yazılmış, bu nedenle o muhtemelen hatalarla doludur.

acele
hurryup
acele
{i} bustle
acele
too previous
acele
slapdash
acele
discomposedly
acele
scurry
acele
summary
acele
{i} press
acele
{s} early

You needn't have hurried; you've arrived too early. - Acele etmene gerek yoktu; çok erken vardın.

You didn't need to hurry. You got here too early anyway. - Acele etmene gerek yoktu. Zaten buraya çok erken vardın.

acele
precipitous
acele
{s} flying
acele
tantivy
acele
{i} whirl
Turkish - Turkish

Definition of acelesiz in Turkish Turkish dictionary

ACELE
(Osmanlı Dönemi) Çabuk, çabukluk. Bir işi çabuk yapmaya ve çabuk bitirmeye çalışma, ivedilik
Acele
ivedi
Acele
(Osmanlı Dönemi) ALZ
Acele
(Osmanlı Dönemi) ŞESASA
Acele
(Osmanlı Dönemi) NEZK $
Acele
(Osmanlı Dönemi) ZEMEYAN
acele
Vakit geçirmeden, tez olarak
acele
Tez davranma gerekliliği
acele
Vakit geçirmeden, tez olarak: "Acele bir karar vermek ihtiyacındayım."- P. Safa
acele
Çabuk davranma, ivecenlik
acele
İvedi
acele
Hızlı yapılan, çabuk, tez, ivedi: "Acele işe şeytan karışır."- Atasözü. Çabuk davranma, ivecenlik
acelesiz
Favorites