Definition of acele acele in Turkish English dictionary
- in a hurry
- Very quickly, or too quickly; while rushing (because there is not much time)
If you try to do this in a hurry, you will make mistakes.
- Rushed, hurried; short of time
I can't stop now. I'm in a hurry.
- in a rush; hastily, quickly
- acele
- hurry
She left here in a hurry.
- Buradan aceleyle ayrıldı.
Hurry up. You'll be late for school.
- Acele et. Okula geç kalacaksın.
- acele
- haste
She hastened to deny the story.
- O, hikayeyi yalanlamak için acele etti.
Make haste in case you are late.
- Geç kalma ihtimaline karşın acele et.
- acele
- rush
Be more careful. Rushing through things is going to ruin your work.
- Daha dikkatli ol.Her şeye acele etmek işlerini berbat edecektir.
There's no need to rush.
- Acele etmeye gerek yok.
- acele
- urgent
Hurry! Tom says it's urgent.
- Acele et! Tom onun acil olduğunu söylüyor.
An urgent telegram brought her hurrying back to Tokyo.
- Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi.
- acele
- hasty
I was too hasty in concluding that he was lying.
- Onun yalan söylediği sonucuna varmada çok aceleci davrandım.
She was a bit hasty in answering me.
- O bana cevap vermede biraz acele idi.
- acele
- pressing
- acele etme
- scurrying
- acele etmek
- to hurry (up), to rush, to hasten, to buck up, to make haste, to get a move on, to jump to it
- acele ile
- hurriedly
- acele ile yapmak
- race
- acele
- instancy
- acele
- by return post
- acele
- precipitousness
- acele
- express
Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face.
- Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.
You must hurry up, or you will miss the express.
- Acele etmelisin yoksa ekspresi kaçıracaksın.
- acele
- post
- acele
- brusque
- acele
- precipitation
- acele
- hurry-up
- acele cevap
- quick reply
- acele ederek
- bustling
- acele ederek
- hurrying
- acele et
- (Argo) get cracking
- acele et
- look lively
- acele etme
- (Konuşma Dili) take it easy
- acele etme
- hurrying
I don't see any reason for hurrying.
- Ben acele etmek için herhangi bir neden görmüyorum.
Don't hurry if there's no purpose to your hurrying.
- Acele etmen için bir amacın yoksa acele etme.
- acele etme
- take your time
Take your time, or you may make some mistake.
- Acele etmeyin, yoksa hata yapabilirsiniz.
It's better to take your time than to hurry and make mistakes.
- Acele edip hatalar yapmaktansa acele etmemen daha iyidir.
- acele etmeden
- underling
- acele etmek
- gog
- acele etmek
- make it snappy
- acele etmek
- (Argo) get cracking
- acele etmek
- fly off
- acele etmek
- streak
- acele etmek
- (deyim) jump the gun
- acele etmek
- (Konuşma Dili) be off
- acele etmek
- come along
- acele etmek
- be quick
- acele etmek
- scuddle
- acele etmek
- hurry (up)
- acele etmek
- speed up
- acele etmek
- hustle
- acele etmek
- bustle
- acele etmek
- rushed
- acele etmeliyiz
- we must hurry
- acele etmemek
- take one's time
- acele ettirmek
- hustle
- acele gitmek
- take off
- acele havalanma
- scramble
- acele havalanmak
- scramble
- acele ile
- in a sweat
- acele ile
- in a stew
- acele ile
- hastily
- acele ile yazma
- scrawling
- acele içinde olan
- hurried
- acele mesaj
- (Askeri) immediate message
- acele olarak
- in haste
- acele posta
- express mail
- acele posta
- express
- acele pusu
- (Askeri) hasty ambush
- acele teslim
- express delivery
- acele yapılan
- perfunctory
- acele yemek
- gobble
- acele çare
- (Askeri) expedient
- acele öncelik
- (Askeri) urgent priority
- acele ile yazmak
- scratch
- Acele işe şeytan karışır
- (Atasözü) More haste more wasteHaste makes waste More haste less speed
- acele eden. hemen
- hurried. immediately
- acele etme
- scurry
- acele etme
- take the time
- acele etmeden
- leisurely
- acele etmek
- Hurry (up), rush, hasten, buck up, make haste, get a move on, jump to it
- acele etmemek
- take the time
- acele işe şaytan karışır
- The Devil interferes with hurried work.If you hurry your work will turn out wrong
- acele, ivedi
- immediate, urgent
- eilen acele etmek, acelesi olmak
- eilen hurry, hurry to
- acele
- hurried
Because they had no time to spare, they hurried back to town.
- Ayıracak zamanları olmadığından dolayı aceleyle kasabaya geri döndüler.
We hurried to the station only to miss the train.
- İstasyona aceleyle gittik, ama treni kaçırdık.
- acele
- in a hurry
He went to the airport in a hurry.
- Aceleyle havaalanına gitti.
I could not stop by to greet you because I was in a hurry.
- Seni kutlamak için uğrayamadım, çünkü acelem vardı.
- acele
- hastily
His daughter hastily hid behind the yellow house.
- Kızı aceleyle sarı evin arkasında saklandı.
Fadil hastily married.
- Fadıl aceleyle evlendi.
- acele
- in haste
I had breakfast in haste in order to be in time for the first bus.
- Ben ilk otobüse zamanında yetişmek için aceleyle kahvaltı yaptım.
This textbook, having been printed in haste, has a lot of printing mistakes.
- Bu ders kitabının, aceleyle basıldığı için, bir sürü hatası var.
- acele
- precipitance
- acele
- haste, hurry, rush, precipitation, urgent, hasty, hurried, precipitate, pressing, immediate,hastily, in a hurry
- acele
- in a hurry, hastily; urgently
- acele
- precipitancy
- acele
- hurried, hasty (action)
- acele
- hotfoot
- acele
- hurry, haste, undue haste
- acele
- urgency
- acele
- hurriedly
At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
- Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
Tom left the room hurriedly.
- Tom aceleyle odayı terk etti.
- acele arındırma
- (Çevre) hasty decontamination
- acele bir şekilde
- precipitately
- acele eden
- hurried
- acele eden
- precipitated
- acele eder misiniz lütfen
- Would you please hurry
- acele et
- look sharp
- acele et
- look slippy
- acele et
- hurry up!
- acele et
- come along
- acele et
- step on it
- acele et
- snap to it
- acele et
- snap it up
- acele etmeden
- at leisure
- acele etmeden alınan kararlar
- second thoughts
- acele etmek
- shake a leg
- acele etmek
- to be in a hurry
- acele etmeyin
- Take your time
- acele ettirerek
- festinately
- acele ettirilmek
- be rushed
- acele ettirme
- hastening
- acele ettirmek
- to hasten, to hustle, to rush
- acele ettirmek
- rush smb. off one's feet
- acele geçiş
- (Askeri) hasty crossing
- acele giden
- precipitant
- acele gitme
- tantivy
- acele gitmek
- make tracks
- acele gönderen kişi
- expeditor
- acele götürmek
- gallop
- acele hüküm vermek
- jump at a conclusion
- acele ile
- with a rush
- acele ile
- headfirst
- acele ile
- posthaste
- acele ile
- in a hurry, hastily
- acele ile
- hustily
- acele ile
- hotfoot
- acele ile
- rashly
- acele ile
- headlong
- acele ile girişmek
- rush into
- acele ile girmek
- nip in
- acele ile girmek
- rush in
- acele ile gitmek
- scamper
- acele ile gitmek
- bundle off
- acele ile gitmek
- hotfoot it
- acele ile gitmek
- hotfoot
- acele ile gitmek
- nip
- acele ile gitmek
- fly off
- acele ile göndermek
- rush
- acele ile kaçma
- scooting
- acele ile kaçmak
- scoot
- acele ile kaçmış
- scooted
- acele ile söyle
- splutter
- acele ile toplanmış
- scratch
- acele ile yapılmış
- precipitate
- acele ile yapılmış
- precipitant
- acele ile yazan
- scrawler
- acele ile yazmak
- dash off
- acele ile yazmak
- scrawl
- acele ile yazmak
- dash down
- acele ile yazmak
- scrabble
- acele ile yazılmış
- scrabbled
- acele ile yazılmış
- scrawled
- acele iş
- rush job
- acele iş
- sprint
- acele işareti
- (Askeri) urgent signal
- acele işe şeytan karışır
- great haste makes waste
- acele işe şeytan karışır
- more haste less speed
- acele işe şeytan karışır
- haste makes waste
- acele işe şeytan karışır
- (Atasözü) Haste makes waste
- acele işe şeytan karışır
- great haste makes great waste
- acele kaçan
- scutter
- acele kaçmak
- scamper
- acele kaçış
- scamper
- acele mayınlama
- (Askeri) urgent mining
- acele nehir geçişi
- (Askeri) hasty river crossing
- acele posta
- express delivery
- acele sevkiyat
- (Ticaret) prompt shipment
- acele sipariş
- rush order
- acele tahkimat
- (Askeri) hasty entrenchment
- acele verilen karar
- snap decision
- acele yapıvermek
- throw together
- dünya çapında acele posta
- (Askeri) worldwide express
- lütfen acele edin
- Please hurry up