O bir Kanadalı kız eşliğinde geldi.
- He came accompanied by a Canadian girl.
Bir yürüyüşte ona eşlik ettim.
- I accompanied her on a walk.
Tom etkinlikte Mary'ye eşlik etti.
- Tom accompanied Mary to the event.
Bize eşlik etmek için buyurun.
- You're welcome to accompany us.
O, partiye kadar ona eşlik etmemi önerdi.
- He suggested that I accompany him to the party.
Tom'a eşlik etmeni istiyorum.
- I'd like you to accompany Tom.
He was accompanied by two carts filled with wounded rebels.
... accompanied with with the nutritional component which is still the central ...