Onun belgelere erişim hakkı vardı.
- He had access to the papers.
Benim onun kitaplığına erişimim var.
- I have access to his library.
Dosyalarımıza giriş için FTP'nin nasıl kullanılacağına dair bilgileri ekledim.
- I have attached instructions on how to use FTP to access our files.
Onların kütüphaneye giriş izinleri var.
- They have access to the library.
Dağın zirvesine erişmek zordur.
- Access to the mountaintop is difficult.
Uzak bilgisayarlarıma erişmek için sık sık SSH'ı kullanırım.
- I often use SSH to access my computers remotely.
Bu ışıltılı aksesuvar senin svetşörtüne uymuyor. Bunu dene!
- That glittering accessory doesn't go with your sweatshirt. Try this on!
Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
- Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
- Everyone has the right of equal access to public service in his country.
Kablo olmadan internete ulaşmak mümkündür.
- It is possible to access the Internet without a wire.
Havaalanına kolay erişimi olan bir yerde kalalım.
- Let's stay somewhere with easy airport access.
Uzak bilgisayarlarıma erişmek için sık sık SSH'ı kullanırım.
- I often use SSH to access my computers remotely.
Piknik alanına kara yolu ile kolayca ulaşılabilir.
- The picnic area is easily accessible by road.
Yere kara yoluyla ulaşılamaz.
- The place is not accessible by land.
... Today, more than half the people on earth have access to cell phones. In large parts ...
... easier access to notes? ...