Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
- You'll have to get off at the bank and take the A52.
Otobüs yolcuları almak için durdu.
- The bus stopped to take up passengers.
Tom önerimizi kabul etmek için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept our offer.
Tom sadece işleri olduğu gibi kabul etmek zorunda kaldı.
- Tom just had to accept things the way they were.
Tom'u hastaneye götürmek zorunda kaldım.
- I had to take Tom to the hospital.
25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.
- I've got to take my library books back before January 25th.
Onu onaylamak zorundasın.
- You have to accept it.
what's your take? / what's your opinion? / what do you think? - Senin düşüncen/fikrin nedir?.
Lütfen ilk mesajıma bir göz atın ve bu konudaki düşüncelerinizi bana bildirin.
- Please, take a look at my first post and let me know what you think about it.
Hayatı son sürat yaşamam için bu faydasız düşünceleri bırakmam gerek.
- I need to drop these useless perceptions to take full throttle over my life.
Yarın kitapları kütüphaneye götüreceğim.
- Tomorrow, I'll take the books to the library.
Bu otobüs sizi müzeye götürecek.
- This bus will take you to the museum.
Onun davetini kabul ettim.
- I accepted her invitation.
Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
- They accepted him as the city's best doctor.
Jackson onların tavsiyesini benimsedi.
- Jackson accepted their advice.
Onlar onu şehrin en iyi doktoru olarak kabul ettiler.
- They accepted her as the city's best doctor.
Onun davetini kabul ettim.
- I accepted her invitation.
Kazanmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
- I'll do whatever it takes to win.
Kazanmak için ne gerektiğini biliyorum.
- I know what it takes to win.
Tom ona çevirilerinde yardım etmek isteyen yerlilerden nasihat almak için isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to accept advice from native speakers who try to help him with his translations.
Tom rüşvet almakla suçlandı.
- Tom was accused of accepting bribes.
New York'a geri dönmek için kırmızı-göz uçuşu yapmaktan başka seçeneğim yok.
- I have no choice but to take the red-eye back to New York.
Ben bir banyo yapmak istiyorum.
- I want to take a bath.
Ben senin ateşini ölçmek istiyorum.
- I want to take your temperature.
Bir kimyasal reaksiyon bir veya daha fazla adımda gerçekleşir.
- A chemical reaction takes place in one or more steps.
We take all major credit cards.
She was accepted at Harvard.
- She was accepted to Harvard.
Your apology's accepted.
- Your apology is accepted.
... at some point, accept that maybe we're battling an ...
... to really accept that there isn't an objective measure ...