abundance; large quantity; wealth; sufficient quantity; much

listen to the pronunciation of abundance; large quantity; wealth; sufficient quantity; much
English - Turkish

Definition of abundance; large quantity; wealth; sufficient quantity; much in English Turkish dictionary

plenty
{i} bolluk
plenty
gayet
plenty
ganilik
plenty
çokluk
plenty
bol miktar

Askerlerin bol miktarda silahları vardı. - The troops had plenty of arms.

Onun yolculuk için bol miktarda parası vardı. - He had plenty of money for his trip.

plenty
çok bol
plenty
dili bol bol
plenty
{s} bir yığın
plenty
yetecek kadar
plenty
{s} pek çok

Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim. - As a new father, I gave my first child plenty of books.

Kalan pek çok şey var. - There's plenty of stuff left.

plenty
(sıfat) çok, bir yığın, pek çok, bol
plenty
{i} bereket
plenty
{s} bol

Bu yıl bol karımız vardı. - We have had plenty of snow this year.

Köyde bol miktarda kirpi olacağına söz verdin! - You promised that there would be plenty of hedgehogs in the village!

plenty
dili pek çok
plenty
tamamen
plenty
bereketli
plenty
(zarf) bol bol, çok, gayet, tamamen
plenty
oldukça

Bu daktilo oldukça sık kullanılmıştır. - This typewriter has seen plenty of use.

plenty
fazla

Tüm soruları cevaplamak için çok fazla zamanınız olduğu için gergin olmayın. - Don't get so nervous there is a plenty of time to answer all the questions.

Salonda çok fazla misafir vardı. - There were plenty of guests in the hall.

English - English
{i} plenty
abundance; large quantity; wealth; sufficient quantity; much
Favorites