absolute, real, certain, obstinate

listen to the pronunciation of absolute, real, certain, obstinate
English - Turkish

Definition of absolute, real, certain, obstinate in English Turkish dictionary

positive
pozitif

Tom HIV pozitif olduğunu sadece bugün öğrendi. - Tom just found out today that he is HIV positive.

Tom Mary'nin hatalı olduğu hakkında pozitif. - Tom is positive that Mary is wrong.

positive
faydalı
positive
(Matematik) artı nicelik
positive
zait
positive
(Matematik) sıfırdan büyük nicelik
positive
hastalık belirtisi gösteren
positive
emin

Tom Mary'nin sahip olduğu kameranın onunki olduğundan emindi ama değildi. - Tom was positive that the camera Mary had was his, but it wasn't.

Onun Tom olduğundan emin misin? - Are you positive it was Tom?

positive
(isim) pozitif, olumlu derece, kesin şey, pozitif görüntü (film)
positive
elek

Protonlar pozitif, elektronlar negatif yüke sahiptir ve nötronların yükü yoktur. - Protons have a positive charge, electrons have a negative charge, and neutrons have no charge.

Pozitif elektrota katot adı verilir. - The positive electrode is called the cathode.

positive
olumlu, artı
positive
{s} tam
positive
foto
positive
{s} mutlâk
positive
{s} belirgin
positive
sarih
positive
{s} kesin, mutlak: positive proof kesin delil
positive
vazıh
positive
{s} dogmatik
positive
{s} gerçek: a positive
English - English
{a} positive
absolute, real, certain, obstinate
Favorites