Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.
- The dictator had the absolute loyalty of all his aides.
Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.
- I require absolute loyalty of my employees.
Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.
- The dictator had the absolute loyalty of all his aides.
Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.
- I require absolute loyalty of my employees.
Söylentinin kesin bir yalan olduğunu kanıtlandı.
- The rumor proved to be an absolute lie.
Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
- I looked down and had absolutely nothing to say.
Daha fazla beklemek tam bir zaman kaybıdır.
- It's an absolute waste of time to wait any longer.
Benim sana tam güvenim var.
- I have absolute trust in you.
O katışıksız bir aptal.
- He's an absolute fool.
Diktatörün tüm yardımcıları ile ilgili mutlak sadakatı vardı.
- The dictator had the absolute loyalty of all his aides.
Tüm çalışanlarımdan mutlak sadakat istiyorum.
- I require absolute loyalty of my employees.
Her şekilde, kesinlikle mükemmelsin.
- You're absolutely perfect, in every way.
O sadece kesinlikle inanılmazdı.
- It was just absolutely unbelievable.
Hayır, kesinlikle hatalısın. Tom radikal değil muhafazakardır. Sadece liberalizmden nefret ediyor.
- No, you are absolutely wrong. Tom is not radical but conservative. He just hates liberalism.
Mutlaka Ferrara ve Ravenna'ya bir gezi yapmanı öneririm.
- I suggest you to go absolutely on a trip to Ferrara and Ravenna.
Şimdi İtalya'da olduğuna göre mutlaka Napoli'yi görmelisin.
- Now that you are in Italy, you must absolutely see Naples.
Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
- I looked down and had absolutely nothing to say.
Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.
- It is absolutely impossible to do so.
Mutlak sıfır, mümkün olan en düşük sıcaklıktır.
- Absolute zero is the lowest possible temperature.
Mutlaka Ferrara ve Ravenna'ya bir gezi yapmanı öneririm.
- I suggest you to go absolutely on a trip to Ferrara and Ravenna.
Şimdi İtalya'da olduğuna göre mutlaka Napoli'yi görmelisin.
- Now that you are in Italy, you must absolutely see Naples.
Sanırım her şeyi anladım ama tamamen emin değilim. dedi Tom.
- I think I understood everything, Tom said, but I'm not absolutely sure.
Tamamen hareketsiz dur.
- Stay absolutely still.
Ona mutlak hakikat dışında hiçbir şey söyleme.
- Don't tell her anything except the absolute truth.
Diktatör yardımcılarının hepsinin mutlak sadakatine sahipti.
- The dictator had the absolute loyalty of all his assistants.
Philosophers differ in how they treat their Absolutes.
he more absolute the ruler, the more absolute the revolution will be which replaces him.
absolute beauty.
moral absolutes.
Absolute rights and duties are such as pertain to man in a state of nature as contradistinguished from relative rights and duties, or such as pertain to him in his social relations.
Note: It is in dispute among philosophers whether the term, in this sense, is not applied to a mere logical fiction or abstraction, or whether the absolute, as thus defined, can be known, as a reality, by the human intellect.
Note: In this sense God is called the Absolute by the theist. The term is also applied by the pantheist to the universe, or the total of all existence, as only capable of relations in its parts to each other and to the whole, and as dependent for its existence and its phenomena on its mutually depending forces and their laws.
... to giving owners absolute control over their computers. One wedge issue is probably going ...
... but nearly all of perception isn't highly relativistic absolute measures ...