Yukarıda verilen örneğe bak.
- See the example given above.
İnsanlar kendi aralarında mücadele ederken melekler yukarıdan izlerler.
- Angels watch from above as men fight amongst themselves.
Biz ağaçların üzerindeki kuleyi görebiliyoruz.
- We can see the tower above the trees.
Bir yorum eklediniz, çeviri değil. Çeviri eklemek için, cümle üzerindeki «あ→а» simgesine tıklatın.
- You have added a comment, not a translation. To add a translation, click on the «あ→а» icon above the sentence.
Çatalı ekmek ve tereyağı tabağı üzerine koy.
- Place the bread and butter plate above the fork.
Mermi dizin üzerine girdi.
- The bullet entered above the knee.
Elbisesi dizinin üstündeydi.
- Her dress is above the knee.
Biz ufkun üstünde güneşin doğuşunu gördük.
- We saw the sun rise above the horizon.
Önemli! Yukarıdaki cümleye çeviri eklemek üzeresiniz.
- Important! You are about to add a translation to the sentence above.
Affedersiniz; yukarıdaki makalede üç hata göstermeme izin verin.
- Excuse me; allow me to point out three errors in the above article.
Bunun ötesinde İbranice okuyabilir.
- Above and beyond this, he can read Hebrew.
Bu köprünün yaklaşık üç mil ötesinde yaşıyoruz.
- We live about three miles above this bridge.
Bir buzdağının su altındaki parçası su üstündeki parçasından çok daha büyüktür.
- The part of an iceberg under the water is much larger than that above the water.
Bir buzdağının su altındaki parçası su üstündeki parçasından çok daha büyüktür.
- The part of an iceberg under the water is much larger than that above the water.
Şöminenin üstündeki duvarda bulunan resim Tom tarafından yapıldı.
- The painting on the wall above the fireplace is by Tom.
Fenolftalein, 10.0 ya da daha fazla bir pH'a sahip olan bir baz varlığında parlak mora dönüşecektir ve 8.2 ya da daha az bir pH değerine sahip bir çözeltinin varlığında renksiz kalacaktır.
- Phenolphthalein will turn fuchsia in the presence of a base with a pH of or above 10.0 and will remain colorless in the presence of a solution with a pH of or below 8.2.
Şehir Londra'nın elli mil kuzeyindedir.
- The city is fifty miles above London.
Kasaba, Londra'nın hemen kuzeyinde yer alır.
- The town lies just above London.
Biz ufkun üstünde güneşin doğuşunu gördük.
- We saw the sun rise above the horizon.
Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
- We are flying above the clouds.
Bir asırdan fazla bir süre önce, Rusya'daki Tunguska Nehri vadisinin üzerindeki gökyüzünde bir kuyrukluyıldız veya bir göktaşı patladı. Patlamada yüzlerce mildeki milyonlarca ağaç yıkıldı.
- More than a century ago, a comet or a meteor exploded in the sky above the Tunguska River valley in Russia. The explosion knocked down millions of trees over hundreds of miles.
Beş rubleden fazla ödeme yapmayınız.
- Don't go above five rubles.
O, onura her şeyden daha çok değer verir.
- He values honor above anything else.
Yukarıdaki bulutlar hızlı ilerledi.
- The clouds above moved fast.
İnsanlar kendi aralarında mücadele ederken melekler yukarıdan izlerler.
- Angels watch from above as men fight amongst themselves.
O yüksek sesle konuştu.
- She spoke above her breath.
Dağ, deniz seviyesinden 2000 metre yüksekliktedir.
- The mountain is 2000 meters above sea level.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
- Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
Uçak, bulutların çok üzerinde uçuyordu.
- The plane was flying far above the clouds.
Derin su balıkları asla ışığı görmezler ve bütün hayatlarını yukarıdan gelen artıklarla yaşarlar.
- Deep water fish never see the light and live all their lives from the scraps that come from above.
Her şeyden önce, sabırlı olun.
- Above all, be patient.
Her şeyden önce, birbirinize yardım etmelisiniz.
- Above all, you must help each other.
Her şeyden önce sağlıklı olmak istiyorum.
- Above all, I want to be healthy.
Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.
- Television shows violence, which influences, above all, younger people.
Biz ağaçların üzerindeki kuleyi görebiliyoruz.
- We can see the tower above the trees.
Elli santigrad derecenin üzerindeki sıcaklıklara maruz kalma.
- Do not expose to temperatures above fifty centigrade.
Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
- We are flying above the clouds.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira zenginlik bize sağlık kadar çok mutluluk vermiyor.
- Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
He's in a better place now, floating free as the clouds above.''.
He appealed to the court above.
Fowl that may fly above the earth.