O, hanımefendiyi bana tanıttı.
- She introduced the lady to me.
Yaşlı hanımefendi tepeye kadar yavaşça yürüdü.
- The old lady walked slowly up the hill.
Konuştuğun bayan benim kız kardeşimdir.
- The lady, whom you talked to, is my sister.
Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
- The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
Leydi en fazla kırk yaşında.
- The lady is forty years old at most.
Jane güzel bir leydi oldu.
- Jane grew up to be a fine lady.
O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.
- She shot a warm smile at the old lady.
Şu zavallı kadın engelli.
- That poor lady is disabled.
Hayalim devlet başkanının eşi olmak.
- My dream is to be the First Lady.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
- It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Sevgili bayan, ben Polonyalı bir dedektif değilim. Ben uluslararası bir dedektifim.
- I am not a Polish detective, dear lady. I am an international detective.
Hanımefendi, bir ay önce buraya taşındı.
- The lady moved here a month ago.
Sizi soran bir hanımefendi var.
- There's a lady asking for you.