Bu pek çok anlam ifade etmiyor.
- This doesn't make a whole lot of sense.
Benim pek çok fikirlerim var.
- I have a whole lot of ideas.
Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
- I can't go out because I have a lot of homework.
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Bu kitabı iyi biliyor gibisin; Kitaptan bir çok alıntı yapıyorsun.
- You seem to know this book very well; you use a lot of quotations from it.
Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı.
- Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.
He wants to make gobs of money selling cassettes.
... I don't have a whole lot of money. ...
... from deficit to surplus and created a whole lot of millionaires to boot. ...