O, şemsiyesini bir silah olarak kullandı.
- He used his umbrella as a weapon.
Çin, silah programını modernleştirmek için çalışıyor.
- China is working to modernize its weapons program.
Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
- The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
Kollarımın altında terledim.
- I perspired under the arms.
O, bu günlerde onunla arasına mesafe koyuyor.
- She keeps him at arm's length these days.
Tom ısıölçeri kolunun altına koydu.
- Tom put the thermometer under his arm.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
Silah ihracatı yasaklandı.
- Weapons export was prohibited.
Silahta kalan parmak izleri şüphelininki ile uyuşuyor.
- The fingerprints left on the weapon match the suspect's.
Ordu cephaneliğini düşmana bıraktı.
- The army surrendered its arsenal to the enemy.
Bebek annesinin kucağında uykuya dalmıştı.
- The baby was sound asleep in her mother's arms.
Silah ihracatı yasaklandı.
- The export of arms was prohibited.
Silah ihracatı yasaklandı.
- Arms export was prohibited.
Gemilerini silahlandırmak için izin istediler.
- They asked for permission to arm their ships.
... the production of the fissile material that is needed to produce a nuclear weapon. So ...
... a nuclear weapon ...