Hanımefendi iyi bir aileden geliyordu.
- The lady came from a good family.
Yaşlı hanımefendi tepeye kadar yavaşça yürüdü.
- The old lady walked slowly up the hill.
Bayan şimdi su içiyor.
- The lady is now drinking water.
Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
- The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
Jane güzel bir leydi oldu.
- Jane grew up to be a fine lady.
Leydi en fazla kırk yaşında.
- The lady is forty years old at most.
Yaşlı kadın otobüsten indi.
- The old lady got down from the bus.
Şu zavallı kadın engelli.
- That poor lady is disabled.
Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
- It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
Hayalim devlet başkanının eşi olmak.
- My dream is to be the First Lady.
Sevgili bayan, ben Polonyalı bir dedektif değilim. Ben uluslararası bir dedektifim.
- I am not a Polish detective, dear lady. I am an international detective.
O, Amerikalı bir hanım ile evli.
- He is married to an American lady.
Bayan Smith yaşlı bir hanımdır.
- Mrs. Smith is an elderly lady.