Devedikenden daha dikenli bir bitki yoktur.
- There's no plant more prickly than a thistle.
Emilien kızarmış dikenli incir yemek istiyor.
- Emilien wants to eat fried prickly pears.
Baş parmağıma iğne batırdım.
- I pricked my thumb with a needle.
O, bir iğne ile kendini deldi.
- He pricked himself with a pin.