On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
- Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
Konuşma otuz dakika sürdü.
- The speech lasted thirty minutes.
Ailesi bir yerden bir yere seyahat ettiği için, Cezar Chavez bir çocukken otuzdan daha fazla okula gitti.
- Because his family traveled from place to place, Cesar Chavez attended more than thirty schools as a child.
Tom dün bana otuzdan fazla mesaj yazdı.
- Tom wrote me more than thirty messages yesterday.