Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
- My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
Kelebekler hakkında çok fazla şey biliyor.
- He knows a lot about butterflies.
Yolda birçok hayvan gördü.
- He saw a lot of animals on the road.
Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
O okulunu çok seviyor.
- She likes her school a lot.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Bir hayli mücevher satın aldın.
- You bought a lot of jewels.
Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?
- You have a lot of experience in computers, don't you?
Onların pek çok ortak yanı var.
- They have a lot in common.
Bu sözlük pek çok bilgi içermektedir.
- This dictionary contains a lot of information.
Senin bir sürü kitabın var.
- You have a lot of books.
Kawasaki'de bir sürü fabrika var.
- There are a lot of factories in Kawasaki.
There are a super lot of ants in that ant house.
I have a lot of things to say.
It's a lot harder than it looks.
I go swimming a lot.
A lot depends on whether your parents agree.