Onun her zaman, dünya hakkında büyük bir merakı oldu.
- He has always had a great curiosity about the world.
Onun hikayesi çocuklarda merak uyandırdı.
- Her story excited curiosity in the children.
Tom'un nerede olduğunu merak etmekten başka yapabileceğim bir şey yok.
- I can't help but wonder where Tom is.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.