İstasyonun önünde bir çeşme var.
- There's a fountain in front of the station.
Tenis kortu yanında bir çeşme var.
- There's a drinking fountain by the tennis court.
Baharda Abraham Lincoln suikast sonucu öldürüldü.
- Abraham Lincoln was assassinated in the spring.
Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi.
- At last, spring has come to this part of Japan.
İlkbaharı sonbahara tercih ederim.
- I prefer spring to fall.
İlkbaharı yaza tercih ederim.
- I prefer spring to summer.
Kaynaktan gelen suyu çok saf.
- The water from the spring is very pure.
Mary sadece kaynak suyuyla yıkama yapar.
- Mary only washes in spring water.
Şimdi çocuk zaten pınara düştü.
- Now the child has already fallen in the fountain.
Dolmakalemle yazmayı severim.
- I like writing with a fountain pen.
Bu dolmakalem şimdiye kadar kullandığım herhangi biri kadar iyi.
- This fountain pen is as good as any I have ever used.
Pınarda susuzluklarını giderdiler.
- They satisfied their thirst at the spring.
Aslında bir pınar vardı, ama kurumuştu.
- There was a spring indeed, but it was dry.
Baharın gelişini dört gözle bekliyorum.
- I'm looking forward to the return of spring.
Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.
- That idea was a springboard for further discussions about sex.
İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?
- Do you know why spring rolls are called spring rolls?
Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.
- That idea was a springboard for further discussions about sex.
Son bahar tatilim sırasında yurt dışındaki gezi masraflarımı ödemek için bir restoranda iş buldum.
- During my last spring vacation I took a job in a restaurant to help pay the costs of my trip abroad.
discover, at least in some degree, the secret springs and principles, by which the human mind is actuated in its operations?.
... happened in the Middle East and the Arab Spring, ...
... prepared for the spring after this strongest five-year stretch a farm ...