İstasyonun önünde bir çeşme vardır.
- There is a fountain in front of the station.
Genç bir kadın çeşmenin önünde şarkı söyleyip gitar çalıyordu.
- A young woman was singing and playing the guitar in front of the fountain.
Bu park, bahar ayında en iyi durumundadır.
- This park is at its best in spring.
Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi.
- At last, spring has come to this part of Japan.
İlkbahar bitti ve yaz geldi.
- Spring is over and summer has come.
İlkbaharı yaza tercih ederim.
- I prefer spring to summer.
Bu saf kaynak suyudur.
- This is pure spring water.
Mary sadece kaynak suyuyla yıkama yapar.
- Mary only washes in spring water.
Şimdi çocuk zaten pınara düştü.
- Now the child has already fallen in the fountain.
Güzel bir altın dolmakalemim var.
- I have a nice golden fountain pen.
Dolmakalemle yazmayı severim.
- I like writing with a fountain pen.
Pınarda susuzluklarını giderdiler.
- They satisfied their thirst at the spring.
Aslında bir pınar vardı, ama kurumuştu.
- There was a spring indeed, but it was dry.
Baharın gelişini dört gözle bekliyorum.
- I'm looking forward to the return of spring.
Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.
- That idea was a springboard for further discussions about sex.
İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?
- Do you know why spring rolls are called spring rolls?
Bu fikir seks hakkında daha fazla tartışmalar için bir sıçrama tahtasıydı.
- That idea was a springboard for further discussions about sex.
Son bahar tatilim sırasında yurt dışındaki gezi masraflarımı ödemek için bir restoranda iş buldum.
- During my last spring vacation I took a job in a restaurant to help pay the costs of my trip abroad.
discover, at least in some degree, the secret springs and principles, by which the human mind is actuated in its operations?.
... prepared for the spring after this strongest five-year stretch a farm ...
... however in the spring in the fall ...