Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

a short, legless undergarment; briefs

listen to the pronunciation of a short, legless undergarment; briefs
English - Turkish

Definition of a short, legless undergarment; briefs in English Turkish dictionary

brief
{s} kısa

Ben onu öyle kısa bir sürede yapamam. - I cannot do it in such a brief time.

Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin. - In brief, you should have accepted the responsibility.

brief
{s} kısa ve öz

Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz olmaya çalış. - Please try to be as brief as possible.

Mümkün olduğu kadar kısa ve öz olmaya çalışacağım. - I'll try to be as brief as possible.

brief
{i} avukat tutma
brief
kısaca

Bana kısaca ne olduğunu anlat. - Tell me, briefly, what happened.

Gazeteye kısaca göz attı. - She glanced briefly at the newspaper.

brief
(Politika, Siyaset) görev talimatı
brief
hulasa
brief
dava özeti
brief
{f} özetle

Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin? - Can you briefly sum up what was said at the meeting?

brief
don
brief
gerekli bilgiyi vermek
brief
ç.külot
brief
özet

Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin? - Can you briefly sum up what was said at the meeting?

Bana planın kısa bir özetini verdi. - He gave me a brief outline of the plan.

brief
son talimatı vermek
brief
{s} özlü

Kısa ve özlü olacağım. - I'll be brief and concise.

brief
{i} belge

Tom evrak çantasını açtı ve birkaç belge çıkardı. - Tom opened his briefcase and pulled out a couple of documents.

brief
(Askeri) AYDINLATMAK, YÖN, ETMEK: Bak. "orient"
brief
{s} kısa. i., huk. davanın özeti
English - English
brief