Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
- Flowers and trees need clean air and fresh water.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
- Fish such as carp and trout live in fresh water.
Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşamaktadır.
- Fish like carp and trout live in fresh water.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Bana karşı küstahlık yapma.
- Don't be fresh to me.
Taze pişmiş ekmek kokusunu severim.
- I like the smell of freshly-baked bread.
Ben taze pişmiş ekmek kokusu seviyorum.
- I love the smell of freshly baked bread.
They went on very well with their work until it was nigh done, when there came the second epistle to Noah's fresh, and away went their mill, shot, lock, and barrel.