Sadece atak bir zihin bu bilmeceyi çözebilecek.
- Only an audacious mind will be able to solve this riddle.
Bilmeceyi çözmeye çalışmanın faydası yok.
- It is no use trying to solve the riddle.
O, bilmeceyi kolaylıkla çözdü.
- She solved the puzzle with ease.
Tom bilmeceyi nasıl çözeceğini Mary'ye açıklamaya çalıştı.
- Tom tried to explain to Mary how to solve the puzzle.
Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.
- Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma.
Onun söylediği benim için bir gizemdi.
- What she said was an enigma to me.
Bulmacayı çözmeye çalışalım.
- Let's try to solve the riddle.
Bir sonraki bulmaca nedir?
- What is the next of the riddle?
Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.
- Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma.
Bazen kendime bir muammayım.
- Sometimes I am an enigma to myself.
Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.
- Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma.
Mona Lisa'nın esrarengiz bir gülümsemesi var.
- The Mona Lisa has an enigmatic smile.
Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.
- Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma.
Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.
- Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma.
You have to riddle the gravel before you lay it on the road.
The shots from his gun began to riddle the target.
Riddle me this...., meaning Answer the following question.
Your argument is riddled with errors.