Tom Mary'nin uydu alıcısını tamir etti.
- Tom fixed Mary's satellite receiver.
Dalkavukluk hem alıcıyı hem de vericiyi bozar.
- Flattery corrupts both the receiver and the giver.
Endişeli ev hanımı telefonun zilini duydu ve hemen ahizeyi kaldırdı.
- The worried housewife heard the telephone ring and quickly picked up the receiver.
Tom alısün ahizesini alıp kulağına koydu.
- Tom picked up the telephone receiver and put it to his ear.
In a reflextive pronoun, the doer of the action is also the receiver.