a reason or excuse; a motive; a persuasion

listen to the pronunciation of a reason or excuse; a motive; a persuasion
English - Turkish

Definition of a reason or excuse; a motive; a persuasion in English Turkish dictionary

occasion
{i} durum

Onun hikayesi durum için uygun değildi. - His story wasn't appropriate for the occasion.

Konuşman duruma uygundu. - Your speech was appropriate for the occasion.

occasion
olay

Bugünkü büyük olay nedir? - What's the big occasion today?

occasion
önemli gün
occasion
lüzum
occasion
sıra

Onlar beni ara sıra ziyaret ettiler. - They visited me occasionally.

Midemde ara sıra olan ağrılar var. - I have occasional pains in the stomach.

occasion
münasebet
occasion
on occasion ara sıra
occasion
{i} gerek, lüzum
occasion
elverişli durum
occasion
sebep/durum/sıra/fırsat
occasion
{i} zaman: I wasn't there on that occasion. O zaman orada değildim
occasion
gereklik
occasion
{i} özel durum

Özel durumlar dışında asla içmez. - He never drinks except on special occasions.

Ben sadece özel durumlarda kravat takarım. - I only wear a tie on special occasions.

occasion
{i} neden
occasion
{i} neden, sebep
occasion
{i} mahal
occasion
fırsat düştükçe
occasion
(isim) ortam, mahal, özel durum, durum, fırsat, neden, sebep, uygun zaman, sıra
occasion
{i} uygun zaman
English - English
occasion
a reason or excuse; a motive; a persuasion
Favorites