Meksika yasalarına uymak için söz vermek zorunda kaldılar.
- They had to promise to obey the laws of Mexico.
Kimseye söylemeyeceğine söz vermek zorundasın
- You have to promise not to tell anyone.
Miden sözlerden dolu olmayacaktır.
- Your stomach won't be full from promises.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
İşte, vaat edilen kar!
- Lo, the promised snow!
Sana bir cevap vâât edemem ama bana posta gönderebilirsin.
- I can't promise a reply, but you can send mail to me.
Tom onu nasıl yaptığını bana göstermek için söz verdi.
- Tom promised to show me how to do it.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
O,yakında geri gelmek için bana söz verdi.
- He gave me a promise to come back soon.
İşte, vaat edilen kar!
- Lo, the promised snow!
Cehennem vaatlerle döşelidir.
- Hell is paved with promises.
O bize yardımını vaadetti.
- He promised us his assistance.
Sözünden dönmemelisin.
- You should not break your promise.
Tom asla sözünden dönmez.
- Tom never breaks promises.
... will see the American dream as an empty promise ...
... doesn't quite work like that. But I'm going to give you a chance here. I promise ...