O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Samimi görüşünüzü duymama izin verin.
- Let me hear your frank opinion.
Burası bir domuz ahırı gibi görünüyor.
- It looks like a pigsty in here.
Odanız bir domuz ahırına benziyor.
- Your room looks like a pigsty.
Tom o konuda çok açık sözlüydü.
- Tom was quite frank about it.
Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu?
- Does Tom really want me to be frank?
Çiftçi domuz ağılına girdi.
- The farmer entered the pigsty.
Burası bir domuz ahırı gibi görünüyor.
- It looks like a pigsty in here.
Odanız bir domuz ahırı.
- Your room is a pigsty.