a piece of evidence; proof

listen to the pronunciation of a piece of evidence; proof
English - Turkish

Definition of a piece of evidence; proof in English Turkish dictionary

instance
örnek

Bir terimin birleşik anlamından dolayı, bir niteleyicinin kullanımı benzemeyen örnekleri engeller. - An application of a qualifier precludes non-partaking instances from the compound meaning of a term.

Sana birkaç örnek verebilirim. - I can give you several instances.

instance
(Of A Program) Örnek (Programa Ait)
instance
for instance örneğin
instance
hal
instance
(Bilgisayar) oluşum
a piece of
bir parça

Tom kız kardeşine bir parça kek kesti. - Tom cut his sister a piece of cake.

Bana bir parça bilgi getirdi. - He brought me a piece of information.

instance
(Psikoloji, Ruhbilim) Kişiliğin ana bileşeni; insanın ruhsal yapısını oluşturan 3 öğenin (iç ben, ben, üst ben) herbiri. "Katman" denebilir
instance
{i} istek
instance
at the instance of isteğinden ötürü
instance
meselâ

Bir Fransız, mesela, bir Rus şakasına gülmekte zorlanır. - A Frenchman, for instance, might find it hard to laugh at a Russian joke.

instance
{i} dava
instance
(isim) örnek, misal, durum, aşama, rica, istek, olay, dava
instance
{i} aşama
instance
court of first instance asliye mahkemesi
instance
{i} durum

Ortak çok şeyimiz var: örneğin hobilerimiz, eğitim durumu. - We have many things in common: hobbies, educational backgrounds, for instance.

instance
{i} olay
instance
örnek ile göstermek
instance
{i} rica
instance
{i} kere, defa
English - English
instance
a piece of evidence; proof
Favorites