Bana iki parça tebeşir ver.
- Give me two pieces of chalk.
Tom pastayı altı parçaya böldü.
- Tom cut the pie into six pieces.
Fikrimi destekleyecek birkaç tane kanıtım var.
- I have a couple of pieces of evidence to support my opinion.
Japon satrancında kaç tane farklı parça var?
- How many different pieces are there in Japanese chess?
O, kit'in çok akıllı bir parçasıdır.
- It's a very clever piece of kit.
Tom kız kardeşine bir parça kek kesti.
- Tom cut his sister a piece of cake.
O, seramik eser yaparak zengin oldu.
- She became rich by making ceramic pieces.
Bu müzik eseri dört hareketten oluşur.
- This musical piece is composed of four movements.
Her şey iyi giderse, ben günde iki üç adet yapabilirim.
- If everything goes well, I can make two to three pieces per day.
Bana üç adet somon ver.
- Give me three pieces of salmon.
Sen gerçekten işin bir parçasısın.
- You really are a piece of work.
İşte bir parça şeker.
- Here's a piece of candy.
Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.
- Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there.
O dağa tırmanmak çok oyuncağıydı.
- Climbing that mountain was a piece of cake.
Bir parça kek tattım ve o lezzetliydi.
- I tried a piece of cake and it was delicious.
Tom kız kardeşine bir parça kek kesti.
- Tom cut his sister a piece of cake.
Biletlerin her biri 20 Yen.
- The tickets cost 20 yen apiece.
Onun yüzünü asla tekrar görmek istemiyorum bu yüzden onun bütün resimlerini yırttım ve onları yaktım.
- I never want to see his face again, so I tore all of his pictures into pieces and burned them.
The announcer is wearing a new piece.
Ugh, my new computer is such a piece. I'm taking it back to the store tomorrow.
I got a piece at lunchtime.
He's packin' a piece!.
She got a piece of the ball ... and it's going foul.
She played two beautiful pieces on the piano.
... piece we use to make biofuels, starches, for seed and other industrial uses; plastics. ...
... And, yes, I do view the vessel as a fashion piece. ...