Çok seçici olma. Denizde o kadar çok balık yok.
- Don't be too picky. There aren't that many fish in the sea.
Yiyecek hakkında bu kadar seçici olmamalısın.
- You shouldn't be so picky about food.
Duvardaki resim, Picasso tarafından yapıldı.
- The picture on the wall was painted by Picasso.
Resimde herkes gülümsüyor.
- Everyone is smiling in the picture.
Oda, güzel bir göl manzarasına hakim.
- The room commands a fine view of the lake.
Herkes buradan manzaranın güzel olduğunu söylüyor.
- Everyone says the view from here is beautiful.
Bakış açınızı anlayabiliyorum.
- I can understand your point of view.
Benim kişisel bakış açıma göre onun fikri doğrudur.
- From my personal point of view, his opinion is right.
Resim çizmekten hoşlanırım.
- I like to draw pictures.
Çocuk bir resim çizmekten zevk aldı.
- The boy enjoyed painting a picture.
Bu benim tablolarımdan birinin resmi.
- This is a picture of one of my paintings.
Her gün en azından kısa bir şarkıyı dinlemelisin, iyi bir şiir okumalısın, güzel bir tabloya bakmalısın ve mümkünse, birkaç zeki sözler söylemelisin.
- Every day you should at least listen to a short song, read a good poem, look at a beautiful picture, and, if possible, say several intelligent words.
Elimden geldiğince kısa sürede sana bu resmin bir kopyasını göndereceğim.
- I will send you a copy of this picture as soon as I can.
Dün gece benimle ilgili çektiğin resmin bir kopyasını alabilir miyim?
- Could I get a copy of the picture you took of me last night?
Burada genel görünümü görmüyorsun.
- You're not seeing the whole picture here.
Burada genel görünüme bakman gerekiyor.
- You need to look at the big picture here.
Bakalım sonunda nasıl bir manzara ile karşı karşıya kalacağız.
- It remains to be seen what kind of picture we will be faced with in the end.
Neden arka planında Boston manzarası olan kendine ait bazı resimler çekmiyorsun?
- Why don't you take some pictures of yourself with scenery of Boston in the background?
Bu resimli kartpostalların hepsi benimdir.
- All of these picture postcards are mine.
Arkadaşlarıma bu resimli kartpostalları gösterdim.
- I showed my friends these picture postcards.
Sanırım çok titizsin.
- I think you're too picky.
Sanırım herkes benim biraz çok fazla titiz olduğumu düşünüyor.
- I suppose everyone thinks I'm being a little too picky.
Televizyonum neredeyse 15 yaşında ama hâlâ iyi bir görüntüye sahip.
- My TV set is almost 15 years old, but it still has a good picture.
Mary, Tom'un kullanıcı profilindeki sevimli buzulkuşu görüntüsünü beğendi.
- Mary liked the cute penguin picture in Tom's user profile.
Burada fotoğraf çekebilir miyim?
- May I take pictures here?
Ben fotoğraf çekmekten hoşlanıyorum.
- I enjoy taking pictures.
Moonlight En İyi Film Oscar'ı'nı kazandı.
- Moonlight won the Oscar for Best Picture.
Güzelliğin en mükemmel tarafı, hiçbir resimle tarif edilememesidir.
- The best part of beauty is that which no picture can express.
Gözlem gücüyle ilgili bir deneyde, Tom evinde iki yıldır oturmasına rağmen, oturma odasının duvarında asılı resimlerin hiçbirini tarif edemedi.
- During an experiment on powers of observation, Tom was unable to describe any of the pictures hanging on his living room wall, despite having lived in his unit for two years.
Bu, benim çizimimin bir resmidir.
- This is a picture of my drawing.
Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
- This is a picture of her own painting.
Let's go to the pictures.
Picture yourself on a beach.
Casablanca is my all-time favorite picture.
She's the very picture of health.
Here's a photograph of Tom.
- Here's a picture of Tom.
... with a clam shell phone trying to take a picture. ...
... This is an actual picture or an actual shot of the product ...