a person who suffers misfortune

listen to the pronunciation of a person who suffers misfortune
English - Turkish

Definition of a person who suffers misfortune in English Turkish dictionary

unfortunate
talihsiz

Dün yağmur yağması talihsizdi. - It was unfortunate that it rained yesterday.

Ben o talihsiz olaydan sonra burada tekrar bulunmadım. - I haven't been back here since that unfortunate incident.

unfortunate
{s} şanssız

O başarısız olsaydı şanssız olurdu. - It would be unfortunate if he were to fail.

Ben bunu şanssız buluyorum. - I do find that unfortunate.

unfortunate
makus
unfortunate
{i} şanssız kimse
unfortunate
nasipsiz
unfortunate
bahtsız kimse
unfortunate
olumsuzluk getiren
unfortunate
kötü

Maalesef öğretmenlerim en kötüleri değil. - Unfortunately, my teachers are not the worst ones.

Ne yazık ki, Brian kötü hava ile karşılaştı. - Unfortunately, Brian met with bad weather.

unfortunate
uygunsuz
unfortunate
bahtsız
unfortunate
yersiz
unfortunate
{s} aksi

Hayır, ne yazık ki; aksine. - No, unfortunately; on the contrary.

unfortunate
{s} mutsuz
unfortunate
(sıfat) şanssız, mutsuz, tâlihsiz, bahtsız, başarısız, aksi
unfortunate
(isim) şanssız kimse
unfortunate
maalesef

Tom Mary'nin partisine katılmayı isterdi. Maalesef, yapmak zorunda olduğu başka şeyler vardı. - Tom would have liked to attend Mary's party. Unfortunately, he had other things he had to do.

Maalesef, Tom bize yardım etmeyi reddetti. - Unfortunately, Tom refused to help us.

English - English
unfortunate
a person who suffers misfortune

    Hyphenation

    a per·son who suffers mis·for·tune

    Turkish pronunciation

    ı pırsın hu sʌfırz mîsfôrçın

    Pronunciation

    /ə ˈpərsən ˈho͞o ˈsəfərz məsˈfôrʧən/ /ə ˈpɜrsən ˈhuː ˈsʌfɜrz mɪsˈfɔːrʧən/
Favorites