Sen bir inanansın, değil mi?
- You're a believer, aren't you?
Tom gerçek bir inanan.
- Tom is a true believer.
Tanrı'nın Sözü'nü küçük bir grup imanlıya vaaz ediyor.
- He was preaching God's Word to a small group of believers.
Bu, müminlerin abdestlerini aldığı yer.
- This is where the believers perform their ablutions.
Bir orgcu müminlerin bir şarkısına eşlik etti.
- An organist accompanied the song of the believers.